Duygularımızdan korkmak hislerimizden korkmak mı desem yoksa yazmak çok zor olduğunu için mi yazamıyorum:’
Bence yazmak çok basit, zor yapan şey yazdıklarımız. Denemek için elinize bir kağıt bir de kalem alıp "silmemek kaydıyla" ne yazmak istiyorsanız yazıp ardından okumaya çalışabilirsiniz. Muhtemelen içinizden bir ses hepsini silmek veya kağıdı buruşturup atmak isteyecektir. İnsan, tamamıyla dürüst olmaya alışık değil :')
Yazmak işinin kendinle yüzleşme kısmı cesaret istiyor. Sonrasında yazınca bırakıyorsun bi kenara. Dönüp bakınca lafı ne çok uzattığını anlıyorsun. Derleyip toplayayım derken aslında kendini şekillendiriyorsun. Zorluğu sanırım her şeyin gırtlağında düğüm olduğu yerde oluşundan. Bırak, aksın.
Öyle güzel duygular var ki bazen hangi kelimeye sığdıracağımı bilemiyorum korkuyorım açıkcası hiç biley becerememekten
Kimse doğuştan bir şeyi kusursuz yapmıyor, yapılanı değerli kılan şey bir süreç ve emek içermesi bence. Mesela Mimar Sinan eserlerini çıraklık, kalfalık, ustalık şeklinde ayırıyor. İşleyen demir ışıldar atasözü yazı için fazlaca geçerli sanırım. Yazdıkça, okudukça ve gördükçe kendine bir şeyler katıyor; duygularına da kutular buluyorsun. Önemli olan sürece saygı duymak ve ne olursa olsun devam edeceğine dair kararlı olmak diye düşünüyorum.
Açıkçası korkmak için hayat çok kısa diye düşünüyorum. Her söz bir yerlere ulaşmayı ister. En çok da bunun için yazıyoruz belki. Aklımızda kurduğumuz bir dünya var evet, ama çoğu yerde arzularımızın, kör isteklerimizin esiri gibiyiz. Sürekli istiyoruz ve bu isteme hali sürekli bir mutsuzluk hali de yaratıyor. Tüm bunlardan kurtulmanın bir yolu belki de yazmayı istemek. Ne diyordu Arthur Schopenhauer: "Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır." Buradaki olanaksızlık yukarıda da dediğim gibi, hayatın kısalığından olsa gerek.
Sevgiler.