Saat yedi,
Dört koca yıl geçti,
Artık yollar aynı yere çıkmıyor.
Çiçekler daha bir farklı açıyor, kaçıyorum.
Eşek arılarından kaçıyorum.
Güneş artık dah...
Saat 8,
Kaçamıyorum.
Peşinden geçtiğim köyleri,
Her bir manzarayı,
Ormanı, dağı, denizi, gökyüzünü, ilk defa görüyormuşcasına karışlıyorum.
Ne zaman bul...
Saat 9.
Uyuyamadım.
Özür dilerim, artık daha sakinim.
Yeşil çay doldurup termosuma, geçiyorum zemin kat evimin, böceklere yuva olan kare balkonuna. Beni g...
Diz kapaklarından filizlenip hayat bulmuş gibi dünya, ilk insan seninle var olmuş, ilk meyve senin avuçlarından düşmüş toprağa. İlk sevda göz bebeklerinde dö...
Arnavut kaldırımlı caddelerde,
taşların arasından yeşeren incecik bir dal gibiyim.
İnsanlar fütursuzca koşuştururken
gövdemi yere seren hafif bir rüzgar ...
Simsiyah kumaş pantolon, bembeyaz gömlek
Saçının siyahı, beyaza yenik düşmüş
Simsiyah kundura, simsiyah ceket
Hafif bir gülümseme, yıllara yenik düşmüş
E...
Her bir damlasını yanağımda hissettiğim yağmurlar,
Bedenimden sel olup caddelere taşarken,
Kendi afetimi yaşayan bir afetzedeyim.
Kendi ellerimle var ediy...
Ne de çok yıldız var demiştin de
Gözlerimi senden alamamıştım.
Şimdi şehrin ışıkları tüm yıldızları
Birer birer söndürürken
Gök bucak seni arıyorum,
Ner...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok