Gece vakti yine.

Anılarımın bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçtiği saatler…

Kimi zaman birer ok halinde saplanıyor yüreğime.

Sırf acı çekmememiz için verilmiş olan "unutmak" gibi bir nimet, neden onları da alıp götürmüyor ki karanlıklara?

Neden karanlıklar uçsuz bucaksız derinliklerine gömmüyor onları?


Ömür dediğimiz limit;

kullanımı sınırlı ve sınırını bilmediğimiz bir emanet...

Âh ömrüm! Nesin sen, ne kadarsın, ne kadarlıksın?

Her an yolculuğa hazır olmak, olabilmek…Ama valize, yolluğa ihtiyacımız olmadan.

Sadece içimizde biriktirebildiklerimizle beraber.

Yükümüz belki ağır belki hafif bilinmez ama; yükümüz yaşayıp yaşattıklarımız kadar olacaktır elbet.


Hafızam yer yer köreliyor, tıpkı yüreğim gibi...

Acaba yüreğim köreldi mi yoksa köreltildi mi

tıpkı diğer emanetlerim gibi...

Acaba gözlerimin yükü ne kadar, ellerimin, dillerimin, kulaklarımın peki kalbimin; ya kalbimin yükü ne kadar?


Biriktirmekteyim hâlâ. Beklemekteyim, bir yeni seferi.

Her seferde başka yolcu ya da yolcular. Zamanı gelince gideceğim...


Vesselâm...


• Esma Canyurt