“televizyonda hırslı çocuklar,

bırakınız koşsunlar; zincir yettiği kadar.”



toplanın, ayin başlıyor.

ışıkları kapatın ve

son model telefonunuzdan 

müzik programına girip, sevdiğiniz bir şarkıya dokunun.

-dokunun lütfen.


çayınızın buharı üstünde,

sigaranız hazır.

büsbütün yalnızlık kuşanmış 

sessiz odanız sizi bekliyor.


kapatın gözlerinizi şimdi,

nefesinizi tutmanız da gerekebilir. 

derinlere ineceğiz.


***


şuncacıktınız daha, masumdunuz

annenizin pazardan satın aldığı

sarı bir civciviniz vardı.

-siyah da olabilirdi ama

siyahtı. farklıydı bir kere.


oyuncak arabanızı çok sevdiniz

oynamama pahasına gizlediniz

sahip oldunuz ona.

*birinci hata


en güçlü kartları siz üttünüz

tasolarınız vardı

ve top sektirme yarışında geçilmezdiniz.


savunmanın bel kemiğiydiniz mahalle takımında

yenilmez armadaydınız.

ama siz daha mı az gol atardınız

forvetteki arkadaşınızdan?

elbette hayır. 


takımınız açıklar verdi

üçe birlerde çaresiz kaldı kaleciniz.

ama ne önemi vardı, siz gol atmalıydınız.


tebrikler, gol attınız. 

ama üzgünüm, tarihi fark yediniz.

bu arada ilk hırsınızı da edindiniz.

*ikinci hata


***


okula gittiniz, kitaplar hatmettiniz,

kokulu silginiz oldu, rotring marka kaleminiz.


sınavlara girdiniz, hepsinden yüz aldınız.

kırmızı kurdele bağladı öğretmenleriniz yakanıza.

ailenizin yüz akıydınız. 


besbelli, okuyacak; adam olacaktınız.

*burada size hata yazmıyorum.

size yarışmayı öğretenler en büyük kabahatin sahibidir.


civciviniz de öldü. ölür ya. öldü işte.

kuru bir hevesti zaten.

ama siz bakkaldan sakız çalmasaydınız ölmez miydi

ya da bilgisayar yasak diye bağırmasaydınız annenize?

evet, ölmezdi. bir şeyleri yanlış yaptınız.

ama korkmayın, masumiyetiniz ziyan olmaz.



***


büyüdünüz,

mavi kapılarda kendinizi gördünüz,

ve pembe panjurlara huzur atfettiniz


bir çocuk mendil satıyordu

acıyla baktınız, yanağını okşadınız

çigan kadının çiçeklerine kara çaldınız

dediniz ki çiçekleri koparmayınız

ama sizi en çok bu mutlu ederdi.

*üçüncü hata: o kadın çigan diye ayıplayarak baktınız.


***


anneniz anlamadı sizi, babanız anlamadı

kardeşiniz olsa; o da anlamazdı.

öyle bir boğuluyordunuz ki asfalttan, betondan

gökgriden ve yüksek binalardan

sizi anca orman yeşili paklardı

orman, yeşil ve toprak.


oh, dediniz, nefes alıyoruz.

ne de güzel oldu tabiatın kollarına bırakmak kendimizi

keşke burada yaşayabilsek.


ama şuncacık bir böcek görüp

depara kalktınız

yağmurdan başka neye muhtaç olurdu toprak:

plastiğe olmazdı mesela.

*dördüncü hata: doğayı da kirlettiniz.



***


dediniz ki eve dönmeli, paramız bitti.

hem, toplum bir şeyler ister

getirmezsek diline düşeriz konu komşunun.


oysa ne kadar özgürdünüz.

şimdi ne yapacaksınız?



***



askere gittiniz, işe girdiniz, evlendiniz.

çocuğunuz oldu. 


uzaktan kumandalı arabalar alıp

sakın kırma, bir daha almam, dediniz.

modası geçmese 

mutlaka civciv de alırdınız.


odasının duvarını maviye boyadınız 

erkekti, pembe istemezdi ya.

*beşinci hata: çocuklarınızı özgür bireyler olarak yetiştiriniz.


***



çocuğunuzla beraber,

hanımınızın da cennetini garantiye aldınız.

bana ne demeyin.

ölünce lazım olur, belki şefaat istersiniz.


asırlar önce kadınların gözlerini kapatıp

-sahiden kapatıp

dediler ki

dizini kır, evinde otur.

çocuk doğur, mükafatını al.

ne büyük safsata ama

hâlâ buna inanıyor musunuz?


***


hüviyetinde taşıdığı çoklukların arasında yürürken

yediğiniz omuz darbelerine direnmeyi de pekâlâ öğrendiniz.

güçlendiniz.


kim durabilirdi ki karşınızda.

tv’ye baktınız ve her şeyi öğrendiniz.

yarışma programlarında oniki de oniki yaptınız.

başvurunuzu onaylasalar, iyi de para alırdınız.

*bıkmadınız değil mi çocukluktan beri yarışmaktan?


***


vergiler geldi, faturalar geldi, kredinin taksiti geldi.

benzine yine zam geldi.

klavye başında bir şeylere sövdünüz.

-aman diyeyim, silivri soğuktur şimdi,

harflerin yerini değiştirmeyi unutmayın.



***


plazanızdaki üstünüzün ayağını kaydırma çabanız

yakında sonuç verecek gibi.

patronun da gözüne iyice girdiniz

keşke bu arada babanız da ölse 

az buçuk miras geçer elinize.

*siz sahiden iyi değilsiniz.



***


tam şu an kalbinize bir ağrı saplandığını düşünün

soğuk ter, titreme ve göz kararması.

tam da her şey rayına oturacakken

ufukta ferah bir yaşam belirmişken

nereden çıktı şimdi bu ağrı?


***


korkmayın, henüz ölmediniz.

sadece ayin bitti.

olaysız dağılabilirsiniz.