Sonsuz ihtimalden yalnızca birisin,

öylece dikiliyorsun gecenin koynunda,

her şeye meydan okur gibi,

hiçlikten kaçar gibi kaldırıyorsun başını,

alnın açık ve gözlerin gururlu,

bir barışın sözcülüğünü yapıyorsun,

sevgi ve aşktan bahsetmek için çok erken,

henüz bunlar güzel yalanlardan ibaret,

lakin senin göğsünden düşürmediğin,

adına özgürlük denilen o şey de neyin nesi?


Sonra yumruğumuzu sıkıp yeniden haykıracağız,

"Bize özgürlüğümüzü veremezsiniz!"

Lakin tepemizde dikilen şu Efendi kim olmakta?

Sesi her sabah bir cenaze gibi evi dolduran,

kulaklarımdan dolup, beynimde bir tahta gıcırtısına dönüşen

ses kimin sesi ve ne diyor bana her gün yeniden

bir işgal gibi, bir aptala anlatır gibi,

vaizin dalkavukluğunu duydunuz mu?

Dünya Güneş'in etrafında döndükçe aynı sesi işiteceksiniz

benim tarafımdan ve binlerce ben tarafından,

bizim tarafımızdan, "Biz özgürlüğüne ihanet etmemişler!"

Başkasının cehaletinden sıkılmış, boyun eğmezler,

biz, biz olmayı başarmış kişileriz,

ne bir bayrağımız var, ne dinimiz, ne milletimiz,

yeryüzünün sakinleriyiz.


İsim takamazsınız bize, reddediyoruz otizmi,

reddediyoruz hippiyi, şeytanı vesaire,

biz ne serseriyiz, ne kuklası bir ötekinin,

kalbimizin yasasından başka bir şeye boyun eğmedik,

ve zorla ettirilmiş bir secdede gözlerimizdeki öfkeyi

Toprak Ana'dan başka kimseye göstermedik.