Antik Çağ sanatı denildiğinde aklımıza ilk gelen Eski Mısır oluyor. Bunun sebebi, Eski Mısır uygarlığının sanatın temellerini atmasıdır. Sanatın beşiği olan Mısır, hiyeroglif (resim yazısı) yazıyı bulan ilk uygarlıktır. Eski Mısır’da ilk olarak taşla kayaları yontarak yazıtlar ya da resimler oluşturuluyordu; sonrasında papirüs, fırça gibi araçlarla sanatlarını daha kolay icra etme imkanını buldular.


Eski Mısır’da üretken bir sanat hakimdi; resim, heykel, mimari ve edebiyat gibi temel sanatlar söz konusuydu.

Eski Mısır’ın sanatı kullanma şekli dini inanca dayalıydı. Ölümden sonra inanılan yaşamı duvara resmetmişlerdir; bu resimlerin ana karakterleri dönemin firavunları, devlet büyükleri ya da güçlü, soylu insanlardan seçiliyordu. Ayrıca, resmedilen figürün büyüklüğü kişinin önemine göre değişirdi, erkek figürler kadınlara göre daha koyu bir ten rengiyle tasvir edilirdi.


Mezopotamya edebiyatından sonra tarihte edebiyat temellerini atan ikinci uygarlık olmuştur. Yazdıkları ilahiler, dualar, yakarılar, zafer övgüleri ve efsaneler yazıtlar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır.


”İnsan ölüp gider, toprak olur eti kemiği,

Çökmek ve çürümek herkesin alın yazısı,

Ama okurlar var oldukça, yazanlar yaşar sonsuz.”


Dil ve güzel söz Mısırlılar için önemli bir araçtı. Mısırlılar, “Söz hünerlerin en zorudur.” algısına kapılmıştır. Bu nedenle de hiyerografiye, edebiyata, özellikle şiirlere olan düşkünlüklerinin başlıca nedeni budur.


Sırlı geçmişe sahip olan Mısır uygarlığı pek çok gizeme sahiptir, yıllardan beri çözümlenemeyen bu gizemlerinin başında da sanatları gelmektedir. Dönemine göre başarılı sanat teknikleri günümüz sanatçılarına hâlâ daha ışık olmaktadır. Eski Mısır’ın bu sırları ve gizemleri ortaya çıkar mı bilemeyiz fakat bu bilinmezlikle bile sanatımıza çok katkısı olmuştur, oluyor ve olacaktır...



Yazar: S. Büşra İncir