Sevgili günlük;

Saatin bu denli göz çabaklarına teğet geçen bir halini yaşamış olmalıydım daha önceki zaman dilimlerinde diye iç geçirirken,yeni günden bir buçuk saat tüketmiş olduğumu fark ettim. O sırada mutfağımı toparlamayla meşguldüm.Nasıl bitmişti onca kaos bir çırpıda? Oysa (bire iki ölçüde,dostlarımın tabiri ile en sevdiği )yemek masamın üstünde yeşil elmalı kereviz salatamdan, kurumuş lavantlarımın kokusundan,karahindibalı örtümden tuzluk ve bitmiş karabiberimin boş şişesinden,bir iki kaşık, çatal ve gözlüğümün bana sağ köşeden selam vermesine fırsat kalmadan tezgahta bütün kültürlerin çatışması ve uyumsuzluğunu anlatan bir tablo vardı ve döndüm.

Nereden başlamalıyım?

Çamaşır suyuna ne kadar fırsat tanımalıyım?(beni bilirsin beyaz sirke ve kabuk tarçın temizlikte ilk sırada) bu sorumun altında yatan cümlenin bütün öğeleri hafif esen rüzgarla çiçekli perdemin arasından içeri ve dışarı hareket ederken, ellerim benden bağımsız yarısını bitirmişti işlerin.Sabahtan yıkanan bulaşık makinesini yerleştirirken yerini alan kirlilerle birlikte durdum.

Mutfak bezini hafifçe sıkıp gözümden fırlamak isteyen yaşlarımı tuttum.Gün sonunda bana kalan beynimdeki onca soru ve kendimle yüzleşmemin sebebi konuşmalar.

Karınca yuvasına basan bir ayağın izini hissettim kalbimde ve içine alınmadığım yaşamların çember dışına baktım ve dışarıda bir tek ben vardım.İnce saplı bıçağımı makineye yerleştirip devam ettim işlere ve içimdeki benle sohbete.Diyalogların arasında bir tane malta eriğini ne hızla yedim bilmiyorum ama en büyük sofrada bana düşen acı şerbetin kırılan kadehi sanki elimi kesmiş gibiydi.Kedimi üzme pahasına kendime yakıştıramadığım soruları baklagillerimin içine gömdüm.Kalbimdeki raflarını en arkaya saklamak ister gibi.Yine çeşmeden sıçrayan sular umuduma ses oldu! oldu da, ben umut olma yolunda durmadan çabalayan bir insan olmaktan öte gidemedim.Ama yoruldum!Sınırı olan yerlerde olmak , hayalet misali varlığımın dudaklardan dökülememesi, inceliklerini herkese tepsiyle sunanların bana gelince ellerinin hep dolu olmasından ,her koşulda benim bunları bırakıp aynı kalmamı isteyenlerin hesap kitabından yoruldum.

Sonra,

Bir kaç yaşama sebebimin kokusu geldi burnuma aniden ve irkildim.Elimdeki bezi yavaşça bırakıp işlerin bittiğini fark ettim.

Nasıl kısaldı bu zaman ?derken

Aklıma geldi,

Sarı bir mutfak bezim olmadı hiç benim

"Sevemedim bir türlü o bezleri"diye diye bir sohbetin daha sonuna geldim.Bahar kokulu çamaşır suyumu lavaboya döküp fırça ile dağıtıp güzelce temizledim,bu sefer kazanmıştı çünkü.

En son,

Led ışıklarımında fişini çekip uygun adım ileri yatağıma ilerledim.Merak etme biliyorum ki tüm yaşananlarla birlikte daha çok işler yapacak ne hikayelere şahit olacağız.

Ama o sarı bezi hiç almayacağız.

Şimdilik sana iyi geceler mutfağım ,sabaha kadar bana da.