...


Yazıya başlamadan ufak bir not: İyiyim, intihara karşı bir teşebbüsüm yok, aksine 150 milyar milyor sene yaşamak istiyorum, evet, 150 milyar milyor sene ve evet, bu dünyada.


Yazının başında not mu olurmuş dediğinizi duyuyor gibiyim ama evimi polisler bassın istemiyorum. Her neyse, konumuz bu değil ve konumuza dönelim.


İntihar mektubu, evet. Bu yazı bir intihar mektubundan oluşacak ama intihar her zaman bir bireyin kendisini öldürme çabası içerisine girmesine ya da öldürmesine denmez, en azından kendimce. Bu şartı ben koydum arkadaşlar, ben kimim? Muamma.


İntihar mektubu ama intihar edecek olan şey ya da şeyler nedir diye de soracak olursanız, intihar edecek olan şeyler; hüzünlerimiz, acılarımız, mutsuzluklarımız, umutsuzluklarımız. Bunların hepsinin hayatınızda ya da hayatımda elbette bir yeri var, elbette. Herkes bu duyguları maalesef tattı iyisiyle veyahut kötüsüyle, ha bana soracak olursanız bu duyguların iyisi var mıdır diye, yok. Sizin hiç canınız psikolojik ya da sosyolojik açıdan yandığı zaman şey dediniz mi ‘’ahahaha, acıya bak, biraz daha güleyim’’, demediniz, açıkçası ben de demedim ve galiba sanırım bu yazıyı da bu yüzden yazıyorum ve yine sanırım bu yazının adı bu yüzden intihar mektubu.


Daha yazıya başlayamadım, evet sevgili arkadaşlar; bu yazının yazılış amacı iç döküştür, yeniden varoluştur(?)… Linç geliyor, hissediyorum. Yeniden varoluştan kastım; yukarıda saydığım berbat duyguların hayatınızdan her açıdan intihar etmesi ve kendimizi sıfıra çekmemiz. Neyse konumuz bunlar da değil tabii ki, ne haddime canım böyle şeyler yazmak, ilahi siz de… Sadece birazcık iç döküş olabilir ya da rahatlama seansı, ücretsiz psikoloğum.


...


Umut ya da umutsuzluk… Bir yerde okumuştum ‘’umut en büyük işkencedir’’ diye, evet, umut en büyük işkencedir çünkü sen, ben, o ve geri kalan bütün insanoğlu, hep umut ediyoruz. Şu an düşünün ve umut ettiğiniz tek bir şey söyleyin, aklınıza ilk gelen şey. Hepimizin farklı; kimisi geleceği hakkında umut eder, kimisi ailesi, sevgilisi, okulu, şarkısı, sınavı vs. Her şey hakkında bir şekilde umut ediyoruz ve bu umuda kapılıp gidiyoruz, gitmeyin ya da gidin de diyebilirim, gidin. Bu dünyaya bir defa geliyoruz ve her şeyin en beterinden en güzeline kadar görmeyi hak ediyoruz, ediyor muyuz? Beterinden Allah korusun da, güzelini hak ediyoruz galiba.


...


Hüzünlerimiz, acılarımız ve mutsuzluklarımız ‘’genel olarak’’ tahminimce aynı şeyler üzerine olduğu için ayrı ayrı yazmayacağım, açıkçası o kadar vaktim de yok. Kusura bakmayınız efenim.

Genel olarak neden dedim, şunun için; bu duyguları yaşadığımız zaman otomatikman diğer duyguları da yaşıyoruz. Tamamen atıyorum şu an, sevgilimden ayrıldım. Hüzünlüyüm, acım var ve mutsuzum, doğru mudur? Doğrudur, ama bunları yaşamam için galiba ergen olmam gerekiyor ve ben de galiba yaşı yirmi bir olan bir ergenim. Tabii ki de sevgilinden ayrıldığın zaman hüzünlenirsin, canın acır(!) ve mutsuz olursun, en azından minimum seviyede yaşarsın, yaşamam diyen yalan söyler ve hiçbir zaman ergen olmadığını iddia eder, o yüzden yaşamam ya da yaşamayın demeyin.


...


Hepsini bir kenara bırakarak son bir paragrafa girişeceğim.

Hayat; yukarıda ucundan kıyısından bahsetmiş olduğum kötü ve berbat hislere rağmen bile güzeldir. Evet, güzeldir çünkü kendinizden bir şeyler vermeden hayattan bir şeyler alamazsınız. Demek istediğim şu; hüzünlenmezsen, hüznün ne demek olduğunu, ne zaman yaşandığını ve ne kadar acıttığını bilemezsin. Ağlamak; ağlamak güzeldir, ağlamak değildir ki sadece serzenişte bulunmak; mutlu olduğunda da ağlarsın, çok güldüğünde de. Sevmek; sevmek sadece can acıtan bir şey değil, gidin sevin. Bir insanı bu dünya hayatında ne kadar çok sevebiliyorsanız sevin. Sevmek gibi büyük işlere kalkışın, yapın bu atakları.

Şahsen konuşmak gerekirse; bu dünyaya bir defa geliyoruz ve bu duyguların hepsini yaşayacağız; daha yüzlerce, binlerce kez yaşayacağız, evet berbat duygular ve yanında getirdikleri de eminim berbattır ama hayat tüm bunlara rağmen güzel.

Bu başlık altında motive edebilecek seviyede bir şeyler yazacağım demiştim, umarım dediğimi yapabilmişimdir, birazcık böyle hayata dair umut beslemek için… Şaka şaka, umut en büyük işkencedir arkadaşlar.

Öpüyorum, sevgiyle kalın.