~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Vâsilik ister isen âsmana sığmaz mâha dâir
Vaslı nâ-mümkün o mâhî hây ki bedr-i zülf-i yârin
Geldi leşker kayd-ı vâhü'l-âh imiş 'abdim benim âh
Sanki hâraç der dehânı ol şakî-yi zülf-i yârin
Câhilâ sen ettün iftâr şems-i âlem inmeden vâh
Ol dimez mü vakt-i mesâdır siyâhı zülf-i yârin
Katre hattâ ben miyem düştüm semâdan bahr-i aşka
Kangı ser-gerdân ü üftâdesiyem şol zülf-i yârin
Âşekâyâ sen emîrü'l-ışkasın cân hep senindir
Sardı cânım sadr ü sînem hep bidişgânı zülf-i yârin
Şâk ü şâk nâ-merhâmet haşroldu yâre şol miyâna
Vurdu kırbaç nasıl olur şol kokusu zülf-i yârin
Şâh-ı 'ışkam menzilüm yoktur benüm sehâb-ı eşkem
Çelebîyem âşıkıyam bülbülüyem zülf-i yârin
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gökyüzüne sığmayan Ay'a yönelik kavuşmayı dilersen,
Kavuşması imkansızdır hay balık, yârin saçındaki Ay'a.
Asker geldi âh, zikrim âhların vâhını saymakmış benim.
O yârin saçındaki eşkiyâların ağızları haraç diyorlar.
Vâh! Ey câhil, sen âlemlerin güneşi inmeden iftâr ettin!
"Yarin saçlarının siyahı akşam vakti gibidir." demesin mi o da?
Hatta ben damla mıyım, gökten aşk denizine düşmüşüm.
Şu sevgilinin saçının hangi (kaçıncı) şaşırmışı ve düşmüşüyüm?
Ey âşekâ! Sen ki sarmaşıkların efendisisin, can hep senindir.
Yârin saçının sarmaşıkları; canımı, bağrımı, göğsümü sardı.
Şak şak [ardı ardına] ve merhametsizce şu bele yaralar toplandı.
Yârin saçlarının şu kokusu nasıl olur da kırbaç vurdu?
Aşkın efendisiyim, göz yaşının (yağmur) bulutuyum, yerim yurdum yoktur.
Çelebiyim. Yârin saçının aşığı ve bülbülüyüm.
Buğrahan 'Aşkî' Pişkincan
2024-05-15T22:10:25+03:004 x Fâ i lâ tün