Psikiyatristimin odasını arşınlıyorum, ellerim arkada bağlı, bir sözdizimi oluşturmak üzre dalmışım odaya, "bana bak," diyorum sakince bilgisiyarına bakan kadına, biraz korktuğunu hissediyorum "ben deli değilim. Kötü biri de değilim, biri bile değilim ben. Barış taraftarıyım, oldum olası. Lakin iyi bilirim savaşmayı! Ben güçsüz olduğu için merhamet dilenen bir zavallı değilim. Ben muktedir iken her şeyi yapmaya yapmamayı seçenim. Ben kötülüğü bilen bir iyiyim. Geleceği gördüğüm bir kürem yok lakin düşlerimde tasarlanmış binlerce ihtimalim var ve en nihayetinde gördüğüm geleceklerin en iyisini seçtim. Sizin için ve kendim için. Bizim için. Ben deliremeyecek kadar çok bilinçliyim diyor Joyce, bir zırdeli için fazla iddialı bir cümle. Doğru buluyorum, bilinç varsa delilik uzaktan bakar. Şimdilik hedefim uluslarası usta olmak, ve biraz felsefe tarihi, sanat tarihi çalışmak. Tarih önemlidir, lakin o da çok yüzlüdür. Ben savaşları hiç merak etmiyorum, hangi ülkenin hangi ülkeyi katlettiğini merak etmiyorum, benim ilgilendiğim "from now on" yani şimdiden itibaren hiçbir ülkenin böyle bir halt yiyemeyecek olması. Biz buradayken olmaz. Biz kim miyiz? Dezorganize bir organizasyonuz. 5 kişiyiz. Sizi tanıştırmak isterdim her birimizle lakin, pek mümkün değil. İşte ben buradayım! Benimle tanışabilirsiniz, Amerikan emperyalizmine Türkçe bir yanıt yazarız birlikte. Falcılıktan öte geçmeyen o kitabı iyi bilirsiniz, DSM5 değil mi? Şizofrenlerin belirtilerine beraber bakalım, yürürler, konuşurlar, arzular, sıçarlar, yerler... Belirti değil mi bunlar? Komik.