Bir gece oturup hüngür hüngür ağlayalım seninle.Öyle anlık duygularla değil,upuzun birikmişliklerle ağlayalım.Hayatımızdan geçip gidenlere ağlayalım,gerçekleşmeyen tüm hayallerimize, başarısızlıklarımıza,bir ümitle uzanıp yarım bıraktığımız,dört kolla sarılıp serçe parmağımızın ucuyla ittiğimiz ne varsa onlara ağlayalım,hayatın omzumuza yüklediği her şeyin ağırlığına dayanamamaktan ağlayalım.Sevdiklerimizin kıymetini bilmediğimizden,bizi sevenlere yeterince kıymet veremediğimizden ağlayalım.Geride bıraktığımız,hayatımızda tutamadığımız insanların kalabalığından ağlayalım.İzlediğimiz filmlerin duygu yüklü sahnelerine,okuduğumuz kitapların hüzün dolu sayfalarına ağlayalım.Dünyada var olan bunca acıya ağlayalım mesela,her kıtaya ayrı gözyaşı dökelim seninle.Zulme şahit kalışımıza,karşısında çaresiz oluşumuza ağlayalım.Açlığa,sefalete,görülmemiş sevgiye,sevginin eksikliğine,ölüme,yaşama,amansız hastalıklara,hastane koridorlarına çaresiz bekleyişlere.Lüzumsuz yere müfredatta duran demokrasi ve insan hakları dersine harcanan saatlere ağlayalım.Ülkemizin hâline ağlayalım,atanamamış öğretmenimize,maaşı zamanı gelmesine rağmen yatmamış işçilerimize,75 yaşında iş arayan emeklimize ağlayalım.Kendi ucuz dertlerimize ağlayalım.Gündelik hayatın içinde görünmeyen ama geceleri uykusuz kalmamıza neden olan o ince,o kısa anlara ağlayalım.Ağaran saçlarımıza ağlayalım misal,elimizden kaçan gençliğimize,başımızda kavak yellerinin hiçbir zaman esmemiş olduğu gençliğimize.Sen sulugözsün diye sana söylüyorum bak.Yoksa ben yalnız da ağlarım.Bilirim yalnızlığın türlüsünü.Bir teselli olarak değil,bir gözyaşı seli olsun diye değil,içimizden geldiği için ağlayalım sadece.Başka türlü olmayacağı,elimizden başka türlüsünün geldiği vakitler çoktan yitip gittiği için ağlayalım.Sen şimdi sıkıca tut gözyaşlarını,ben bir kutu mendil getireyim.