Hâlâ özgür hissediyor musun, diye sordu. Bilmiyorum, dedim. En son ne zaman hak ederek güzel bir uyku çektin, dedi. Sanırım çok yorulduğum bir sınav haftasıydı, dedim. Peki en son gerçekten mutlu olduğun anı hatırlıyor musun? Evet. Öncedendi. Üzerinden yıllar geçti. O zamanlar omuzlarımda bunca yükü taşımıyordum. O zamanlar çöp kutusu görevinde değildim. Gelen artığını, giden atığını, bir başkası pisliğini atıp kaybolmuyordu... Şimdi öyle misin, bir çöp tenekesi misin? Şimdi böyleyim, bir çöp konteyneri gibiyim. Büyük hegemonyaların attığı pisliği sığdırabilmek için konteyner büyüklüğündeyim. Onların atıklarını benim gibiler taşıyor üzerinde, omuzlarında, zihinlerinde. Bir başkası daha özgür hissetsin diye, bir başka kesim daha mutlu yesin diye yemeğini, ötekiler daha fazla uyusun diye geceleri...  Onlar kazananlar, demişti okuduğum bir kitap. Onlar kazananlar, mutlular, çalışır ve güzel giyinirler, iş çıkışlarında Ford'larına biner birkaç tek atmaya giderler... Kazananların yükünü senin benim gibiler taşırlar. Bunu demedi hiç kitap, ama anlamıştım ben. Farklılar, kaybedenler... Kaybedenler, kazananların belirlediği kurallarla yaşarlar. Kazananların belirlediği ekonomi planıyla geçinirler. Ve onların istediği kadar özgürdürler. Ve onların lutfettiği kadar adalettedirler. Ve onların çaldığı düdüğü müzik diye dinlerler. Kazananlar rahat etsin diye kaybedenler her gece nöbettedirler...