Kabus parçaları ayıklardı deniz

Yüzüne yükümlü gölgelerden

Şu yıldızı yalın ayak

Günleri doğmayarak

Sırtını duvarlara eş bırakma


Boğazına dikilmiş zehir zemberek

Susmayacak oluyorsun

Konuşuyor gözlerine dizilmiş sırasız sesler

Bu eller diyor, bu eller

Yutkunmaktan bahsediyor

Bu eller diyor ve gölgeler

Beni hiç göstermiyor


Oysa gölgelerin arka bahçesinde yüzmüştüm derimi

Kasıtlara soyunmuştum görmedin mi?

Duymayacak oluyor gerçek sesleri

Bu şehir diyorum ve en sahici yüzler

Bu kentler diyorum, seni öldürmezse gölgeler

 

Kimin eviydi hani parlak ışıklı

Bin açlığı beslediğin mutfağında

Beni sarhoşluğa dost kılan kimdi?

Öfkeye bilenmiş ağzından tek söz duyamıyorum

Oysa sesi tüm duvarları yıkacak

Yıkık dökük tuğlalar lüksü sayılacaktı sokaklarımın


Ağrılı başını sakin bir pencereden uzatıyor gündüzleri

Geceleri boynuna kızıl gökler düşürüyorum

Ey kızıl göklere alın yazımdan perdeler diken, duy beni

Yazgım güneş girmeyen evlere mühürlü


Zulümleri görünmez kılıyor uykun

Sisleri dağılacak olursa deryanın

Belki un ufak ederiz büyük delilleri

Ben ve efsun kuşları

Böyle ufalmalı bazı kabuslar

Hangi kıyıda köpürüyorsa kaybım

Orada ufalmalıyım bazı zamanlar


Büyüklük taslayan dünyaları sakladım hırçın dalgalarında

Aidiyet zincirlerini kırdım, ne ağır

Saçlarımı hiç rastlanmamış yollarda eskittim

Köklerimi koparıp öksüz balkonlardan

Ben böyle eksildim

Ki fazlalıklarından kurtulmalı insan


Gardını indiriyor artık

Sırtı duvarlardan çok kendine yaslı

Nihayet açık uçlu sorular fırlıyor yüzüme

Gölgelerle çınlıyorum, bu ne gürültü

Çatlaklarımdan sızıyor sesi boylu boyunca

Bense kucağımda taşıyorum duvarlardan arta kalanı

 

Görmez misin diyor

Kuraklar köksüzlüğü dudaklarımdan çalıyor

Sızıyı benden biliyor delik saksılar

Baktıkça uzayan uzadıkça yaş alan ellerim

Gökyüzüne uzanıyor, peşinden dargın dualar

Açmaz mısın perdeleri?

Yaşlardan bahsediyor ve yaşam

Ölmemek, inatçı bir lekeyi büyütmektir durmadan