Bazen kendimi uzaydaki bir astronot gibi hissediyorum. Dünya karşımda duruyor, yedi milyar insan orada. Fakat yanı başımda kimse yok. Birileri var elbette, fakat bunlardan gerçekten benim istediğim ilişki modeline ne kadarı hizmet ediyor?


İnsan ilişkileri özünde insanlıktan bile önceye dayanır, çünkü bu özellikler insanın evriminden bile önce oluşmuş ilişkilerdir ve aslında insan arasındaki her şey bu ilişkilere dayanır. Bizler geçmişte hayatta kalmak için (hala böyle) sosyal canlılar olarak yaşamayı tercih ettik, psikolojik bir rahatsızlık dışında aramızdaki sosyallikten en uzak insan bile bir süreden sonra konuşabileceği hiç olmazsa uzaktan bile olsa görebileceği bir insanı hayatında bulundurmak ister, temel ihtiyacımız bu. Evet belki barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçların olmadığı zamanlarda eksikliğini anında göstermez fakat uzun süreli eksikliğinde psikolojik olarak çok kötü durumlara -kimi zaman ölüme- götüren bir durumdur. Dolayısıyla sosyal hayattan ve bunun getirisi olan sosyal ilişkilerden kopuk yaşamak mümkün değildir, bunun aksi delilikten öteye gidemez.


Fark ettiniz mi bilmiyorum, modern çağın temel sıkıntısı benim de çok sık hissettiğim ''yalnızlık'' duygusu ve hepimizi depresif bir atmosfere sokan temel etmenlerden birisi bu illet his. Dediğim şey yanlış anlaşılmasın, ben yalnız bir adam değilim. (Hak eden bir adam da değilim.) Ancak senelerdir sürekli içimde bir boşluk var, bende bir şeyler eksik kaldı. O parçalar asla tamamlanamadı benim içimde. Huzursuz olduğum gecelerde zihnimi en çok meşgul eden şey de budur. Benden ebediyen kopup gitmesini istediğim şey ise bu yalnızlığın ta kendisidir. Evet benim birçok arkadaşım var, birçok sosyal ortama rahatlıkla karışabilirim, sosyal bir adamım ben. Bunlar benim için kolay ve gündelik şeyler. Fakat benim ilgilendiğim şey ne kadar çok arkadaşımın olması değil, ben bu adamlardan kaç tanesine güvenebilirim? Kaç tanesi bana ihanet etmez? Kaç tanesiyle gerçekten oturup gülebilirim? Kaç tanesi beni yalnızlığa itmez? Hatta bu hayatta yapmak istediğim şeylerden birisi zihnimde bu sorulara zaman içinde olumlu yanıtlar almış on, yirmi belki otuz kişiyi bir araya getirip bizzat benim başında olduğum kendi arkadaş grubumu kurmak ve her şeyi -aklınıza gelip gelebilecek her şey dahil buna- birlikte yapmak. Mesela bir film çekmek, belki de dizi. Aşırı keyifli olmaz mıydı?


Ya da bir aşk muazzam olmaz mıydı? Ben duygularımı ifade etmekte çok zorlanan birisiyim fakat birisinin benim gözlerime bakınca her ne kadar belli etmek istemesem de bir şeyleri anlamasını isterdim; onun kucağına uzanıp saçlarımı okşaması, sırf onunlayım diye mutlu olmayı, güneşin batışından doğumuna kadar tüm gece boyunca sohbet etmeyi çok isterdim doğrusu. Bunlar harika şeyler fakat ben bunlara uzun süredir sahip olamadım ve özledim bu hisleri. Geçmişte birçok iyi/kötü sevgilim, ilişkilerim oldu ancak bunlardan hiçbirisi bu arzularımı karşılayamadı ve olup bitenler sonucu ben kendimi yine dönüp dolaşıp o aptal yalnızlık hissinde buluyordum, hak etmiyordum fakat bunu yaşıyordum.


Aynı şey arkadaşlık için de geçerli. ''Beyler toplanın, halı saha yapıyoruz.'' dediğim zaman herkesi o gün içerisinde bir araya getirmek isterdim, fakat hep bir aksilik çıkıyor. Ne o gün halı saha yapabiliyoruz ne de buluşup bir kahve içebiliyoruz. Arkadaşım olmadan da dışarı çıkmak istemiyorum, zarar veriyor bu bana. Canım kahve çektiği için kafeye gidiyorum tek başıma, soluma bakıyorum, herkes yalandan bile olsa sevgilisiyle sohbet ederek eğleniyor. Bir parka gidiyorum, herkesin sağında yakın bir arkadaşı, oturup eğleniyorlar. Kim bilir ne hakkında konuşuyorlar? Ben ise kulaklığımı takıp sevdalısı olduğum gökyüzünü seyrediyorum ve aynı soruyu sürekli soruyorum: Ben ne kadar da yalnızım lan. Acilen bir çözüm bulmalıyım fakat nasıl? Çağı ben kontrol edemiyorum, nasıl bir yöntem geliştirebilirim?


İkinci paragrafta da bahsettiğim gibi, ben bunu yaşayan tek kişi olmadığımı fark ettim. Hatta zaman içinde bu hissi yaşamamış hiçbir insanın olmadığını da fark ettim. Bunun sebebi, modern çağ sadece çıkar üzerine kurulu ve bunda en büyük pay sosyal medyaya ait. Kim kiminle story atmış, Spotify'da kimin playlistini dinlemiş, Snapchat'ten kim kime yazmış, Instagram'a attığı gönderiyi kaç kişi beğenmiş, yorumlarında kaç tane tanımadığı erkek ona yavşamış... Modern çağın insanları gerçekten yakın ilişkileri, sadakati, tutkuyu, aşkı önemsemez oldular. Herkesin istediği tek şey daha fazla para, daha fazla sahte takipçi, daha fazla güç gösterisi. İnsanlar maddi şeyleri manevi değerlerden daha fazla önemser oldular, bizi depresyona iten asıl şey de bu zaten. Villan, son model Ferrari markalı bir araban, son model IPhone bir telefonun var ancak dışarıya çıktığında kahve içebileceğin bir arkadaşın, derdini dinleyen bir dostun yok ama seni sen olduğun için değil, paran için seven kaşar bir eşin/sevgilin var. Sinemaya bile gidebileceğim bir arkadaşım olmadıktan sonra ne önemi var ulan bunların? Hepsi anlamsız. 


Düşünsenize, sadece statünüz ve paranız için sevildiniz. Kimse özünde sizin bir metre bile olsa yanınızda bulunmak istemedi, kimse sizin sohbetinizi merak etmedi, kimse sizin varlığınızı önemsemiyor. Bu çok üzücü olurdu, değil mi? O halde size kötü bir haberim var: Modern çağın insanları böyle yaşıyor ve böyle ölüyorlar.