SİNİR KRİZİ

Gözlerim karardı, yer ayaklarımın altında geldi gitti. Bakışlarından ışıltı yayılan, gülücüklerle, agularla, annesini sevgi seline boğan kızımı, beşiğine bırakırken, bakışları kaydı, gözbebeği kayboldu, bembeyaz bir bakış, sanki nefesi durdu.

 Şehit haberlerinde dile getirilen ‘Anaların yüreğine ateş düştü ‘ cümlesi gerçekmiş. Kalbimin ortasına ateş topu düşüp, tüm bedenimi dağladı. 

Şuursuzca ''Buse Buse ne oldu, neyin var anneciğim deyip sarstım, bakışları bir anda düzeldi, nefes almaya başladı, beni görünce gülümsedi.

 Deli gibi atan kalbim bir anda yatıştı, sakinlik geldi. Eşimi aradım, sesimdeki endişe onu da telaşlandırdı, ‘’Lütfen çabuk gel Buse’ ye bir şeyler oluyor çok korkuyorum aklımı oynatacağım ‘’

''Tamam sen sakin ol, doktorunu ara en kısa sürede oradayım, yüreğini ferah tut umarım bir şeyi yoktur’’ dedi Meleğini öpüp koklamadan işe gidemeyen eşim, son söylediklerine kendisi de inanmadı…

 Bu neydi şimdi kızımın nesi var, beyninde ur, kalbinde sorun, olabilecek en kötü senaryolar, acı verici sonuçlar film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor… Bülent bir türlü gelemedi, zaman durdu, saatin tik takları beynimde yankılanıyor, gözyaşlarım oluk oluk, yanaklarımda kuru yer kalmadı.

 Kan çanağına dönmüş gözlerimle, aynanın karşısında kendimi seyrediyorum, teselli verircesine.

Dilimde tekrarlayan bir cümle ‘’Kızımın nesi var, kızımın nesi var’’ kontrolümü yitirdim ben bende değildim artık aynanın ortasına yumruğumu indirdiğimi elimden sızan kanları görünce fark ettim, o an kapı açıldı,

Bülent'in dehşet içindeki bakışları.

Bülent, lütfen kızımızın bir şeyi yok de!

haykırarak boynuna sarıldım…