Öğrenene kadar orada olduğu bilinmeyen bir tuzaktı.

Adı sanı bilinmez, kulaktan dolma bilgilerle korkulurdu,

üstüne basıp fark etmeden geçip gitmek kolaydı,

görüşünüşünde bir muamma vardı, renkleri değişir,

oyunları başkalaşırdı, aldanmışların lideri.


İki yana açtı kollarını Fehmuz Efendi,

"Sirke hoş geldiniz!" yüz ifadesi katıydı,

seyirciler heyecan içinde kimi eğlendireceğini görmeyi bekledi,

sahi bir soytarıyı onca güldüren nedir?


Bir kafes düştü gök yüzünden

boştu, örtü örttü, doluydu

üzgündü soytarı karavanında

bir cigara tutuşturdu, ellerinin titremesi geçti

bir katile cerrah olmayı öğretmek gibiydi

o kadar kolay, öylesi korkunç

gözleri kırmızıya, zihni yeşile dönünce

rahatladı, koşmasına gerek yoktu.


Kafes boştu, örttü, boştu.

İki karınca, bir hamamböceği vardı,

bolca hava, atom, saman yığını, kafesin demir kapakları, tabanı ve bir bardak

tüm bunlar dışında boştu,

Neredeydi o soytarı, bizi güldürmek için

şakalar hazırlayan devrimci?


Bir kapak açıldı seyircilerin önünde,

örtüyü örttü, çıkmadı yukarı, boştu,

sigarasından bir duman daha aldı, Fehmuz Efendi örtüyü açtı

(herhalde gelmiştir o zamansız tuhaf yaratık)

dumanı üfledi, yavaş adımlarla yukarı çıkmaya başladı,

Örtücü efendi vaz geçti, yavaşça çıktı sahnenin kenarına oturdu,

sigara yaktı, ucu burgulu tekel 2000


Soytarı oturdu sahnenin ortasına, üzgündü, çocukların neşesi bile kendi çocuksu neşesine getirmedi onu.

Bir sigara yakıyormuş gibi yaptı, O hariç herkes orada olmak istemişti o gece.


"Tanrı mı öldü neden üzgünsün?" diye bağırdı seyircilerden biri,

neşelendi soytarı, gıdıklanıyor gibi gülmeye başladı

çok uzun sürmedi neşesi bir anda durdu

kafesin demir parmaklığına sert bir tekme atınca herkes irkildi,

kapı açılmadı, açmayı unutmuştu - bunu örtü merasiminden sonra yapardı

"kalsın!" dedi koşturduğunu görünce, ağzındaki külü yere düşürerek

seslendi "Herkes yukarı!"

sahnenin kenarındaki küçük kapıdan koca bir kalabalık bir anda çadırın etrafını sardı

ateşler yanıyor, ipler kuruluyor, tek tekerli bisikletler sürülüyordu

soytarı kafeste oturmuş tüttürüyordu

bir türlü uçamıyordu şu kafeste

beyaz güvercin numarasını düşündü,

ceplerini yokladı, yanında hiç yoktu...

Neyse, dedi kapağı kapattı ve sahneden ayrıldı

ağır adımlarla yapıyordu tüm bunları

hiç gelmek istememiş gibi gidiyordu,

reverans için geri dönmedi sahnenin sonunda,

çoktan evine varmış, uykuya dalmıştı.