kendini çirkin hissettiği zamanlarda bunu başkasıyla paylaştığında "güzelliğinin farkında değil misin?" deyip bencillikle suçladılar. güzel olduğunu biliyor, sadece ilgi istiyor diye düşündüler belki de ancak insan kendini çirkin hissettiği zaman doksan dokuz kişi de güzel olduğunu söylese, o çirkin olduğunu söyleyen bir kişinin samimiyetine inanırdı. aynanın karşısına geçtiğinde daha anlamlı gelirdi çirkinliği.


insanlar bu denli ince düşünmüyor, her defasında onu incitiyorlardı. artık elini kalbine yasladığında kalbi değil, acıları atıyordu sanki. kalbi bir dursa acıları da duracak sanıyordu. uykuya dalmadan elini kalbine yaslıyor, yaşadığına bir kez daha inandırmak istiyordu kendini. olmuyor, yapamıyordu. sabah oluyor, yine aynı ölü gözlerle izliyordu dünyayı. gözleri hep dalıyor, etraf büyük bir sis perdesine bürünüyordu. kurtulmak istemiyordu, kurtulamayacağını biliyordu. o çirkindi ama ondan daha çirkin olan şey bu dünyaydı. o çirkindi ama onu çirkin yapan bu dünyadaki insanlardı.