Youtube'dan dinleyebilirsiniz.


Az ile yetindiği adaletsiz bir alışveriş. Azığı yalnızca görülmek, ha belirdi ha belirecek bir kuşkunun esiri. Oysa denizdeki tüm arayışlar ona ait, ona parıldar kaybolmuş tüm gözler. Çaresiz görülmeyi bekler suyun ortasında, suya eğreti.


Yalancı bir yakamoz yer gök arası, bitiremediği bir gecenin içine yayılıp sönüyor. Zafer beklemiyor, destansı bir mücadelesi yok. Geçtiği yerden peşi sıra geliyor karanlık, ışığın açtığı yarayı sağaltıp yırtıklarını bir kez daha dikiyor. Balıkların ufkunda ritmik bir savaş. Aynı aralıklarla kararıp aydınlanan bulanık bir gök.


Camlarını titreten motor gürültüsü, spiral basamaklarından yukarı çıkan adımlar. Denizin ortasında her ses dalgalara büyür. Döner dolaşır, kayalıklara vurur kendini. Bir gece vakti sözcükler işitmek en büyük korkusudur denizcinin. Kim böyle başıboş bırakmış dilini? Kim derdini oyuncak etmiş ağzına sirenlerin?


Dönüp duran, geceyi biçip geçen huzmenin ardında bir şey var. Işıkta yalnızca ölümler görmüş bir güve, bir kanat ötesinde kendi ölümü var. Yüzeye doğru hamle etmiş bir yunus deniz fenerini bekliyor. Sıçrayıp ışığa doğru ve ışığın içinden karanlığa, gökyüzünden suya düşüyor.


Dünya yok olurken kaptanlar son kez dürbünlerini çıkardı. Yüzlerce göz birbiriyle karşılaştı, her biri ötekinde kendini gördü, her bakış birbirine tutulmuş dürbünlerden dönüp kendine vardı. Uzak ya da yakın, ölüm vurduysa tüm kıyılara, zaman artık göze görünür. Kaptan sol baştan sayar bulutları, tayfa bir deniz türküsünü bölüşür. Birkaç tur daha çevrilir dümen, birkaç kez daha haykırılır. Sonra bekleyiş.


Kimsesizliğin ortasında, dingin sular üzerinde kesinkes gelecek olanı beklemeye koyuldular. Ne fırtınaların gürültüsü ne korkunç deniz yaratıklarının çığlıkları. Daha önce hiçbir şey karşısında kendilerini bu denli terk edilmiş duyumsamadılar. Sesleri, ışıkları, umutları yutan görünmez bir vakum; sarsmayan, incitmeyen bir girdap. Kaçamayacakları ve demir de atamayacakları, bugünü ve onları beklemiş bir liman.


Bütün gemiler deniz fenerine doğru çevirdiler pruvalarını. Yol boyunca her gemi payına düşen ışığı bekledi. Vakit gelince yüzler birbiri ardına aydınlanıp söndü. O kısacık aralıkta kaptan üç kişinin yüzünü ve kendi ellerini gördü. Sonra birtakım gürültüler, sarsıntılar… Acaba kendi mürettebatından kimler düştü? Fenerin bir sonraki turunda kaç ölü görecek? Dönüp duran, geceyi biçip geçen huzmenin ardında bir şey var. Denizde yalnızca ölümler görmüş bir kaptan, sırada kendi ölümü var.