Siz hiç zorbalığa uğradınız mı? Ben uğradım. Şimdi adına mobbing de diyorlar bunun ama çocukken bilmiyorduk bu kelimeyi. Hatta zorbalık ne, onu da bilmiyorduk ama acıtıyordu canımızı iki sıra ötemizde oturan ve herkesin çekindiği o öğrencinin gelip bizimle uğraşma ihtimali.


İlkokul, ortaokul, lise... Bütün eğitim öğretim kademelerinde zorbalığa uğradım. Hâlâ lisede olduğum için bunları yaşayalı çok da uzun olmadı. En son yaşadığım olaylar bundan yaklaşık iki yıl önceydi.


Bugün yaşadığım zorbalıklardan ve bunların bana öğrettiklerinden bahsetmek istiyorum. İlkokul ve ortaokulda bana zorbalık yapan kişiler aynı kişilerdi. İlkokuldakini çok net hatırlayamıyorum ama ortaokul ve liseden söz etmek istiyorum biraz.


Ortaokulda sınıfta bir tane başkan ve bir tane başkan yardımcısı seçilmişti her zamanki gibi. Ben de yardımcıydım ama nasıl olduysa bir yardımcı daha eklendi ve bu kişi başkanla arkadaş biriydi. Bu kişi de yardımcı olduğunda ben hiçbir şeye karışamamaya başladım. Şimdi anlattıklarım belki güldürüyordur sizi ama hissettiklerimi net aktaramıyorum buraya net hatırlayamadığım gibi. Travmalar bilinçaltına itiliyor, bunu herkes biliyor. Beni ağlattıklarını, eğer bana yaptıklarını aileme söylersem "ispiyoncu" olduğumu söyleyeceklerini çok net hatırlıyorum. Çoğu şeyi unuttum ama en çok neyi hatırlıyorum biliyor musunuz? Çaresiz, korkak ve savunmasız hissettiğimi. Eğer annemlere anlatırsam benimle dalga geçecekler diye kimseye söyleyemedim yaşadıklarımı. Hiçbir hocam fark etmedi. Uzun süre yaşadıktan sonra bir şekilde annemler öğrendi ve bu olaylar bitti.


Ama zorbalık biter mi? Lisede yine başladı. İstediğim liseyi kazanamadım ve evime en yakın liseye gitmek zorunda kaldım. İçinde bulunduğum sınıf "Hababam Sınıfı" gibi bir sınıftı ve hâlâ bu sınıftayım. Siz Hababam Sınıfı'nı okuyunca/ izleyince ne görüyorsunuz? Rıfat Ilgaz bu eserinde çökmüş bir sistemi anlattığını ancak herkesin buna güldüğünü söylüyordu. Buna benzer bir şekilde sınıfımdaki çökmüş sistemi görüyordum ama bu kimsenin umurunda değildi.


Lisede çok şey yaşadım ve hepsi hafızamda ama hepsine girersem bu yazı bitmez. Bu yüzden beni en çok etkileyenleri anlatmak istiyorum. Bunları seçmek zor ama başlamam gerek bir yerden. J. J. Rousseau'nun dediği gibi: "Biliyorum, sizleri pek ilgilendirmiyor anlattıklarım. Fakat benim bunları anlatmaya ihtiyacım var."


Bir gün derste arka sıradan iki kişi ağzını şapırdatıyordu. Misophonia denen bir şey var, hiç duydunuz mu? İşte bende de bu durumdan var ve bu tip seslere katlanamıyorum. Üstelik bunu yapan arka sıradakiler bunu bilerek yapıyorlardı. Derste sinirlenip dersin hocasına herkesin duyabileceği bir şekilde "Öğrenciler tutanak tutabiliyor mu?" gibi bir soru sordum. Sonrasında o iki kişi gelip özür dilediler ama artık dayanamıyordum. Ders bitiminde bir hocamın yanına gittim ve hangi resmi yollarla hakkımı savunabileceğimi sorup bir dilekçe yazdım.


Buraya kadar her şey normal olmasa da bundan sonrasında yaşananlardan daha normaldi. O ders benimle uğraşan iki kişi bir daha beni rahatsız etmedi ve onlarla bir süreliğine sorun yaşamadım ancak sınıftaki diğer kişiler benimle uğraşmaya başladı. Yine ne olduğunu anlayamadım ortaokulda olduğu gibi. Bana hakaret ediyorlardı, laf çarpıtıyorlardı ama sebebini asla anlamıyordum. Her gün ağlamak isteyip gözyaşlarımı içime akıtıyordum. Bir gün sınıftan yakın olduğum biri gelip "Ben bir derste sınıfta konuşan herkesin ismini yazıp hocaya verdim. Bunu senin yaptığını sanıyorlar ve bu yüzden seninle uğraşıyorlar." dedi. Bunu söyleyince her şey yerli yerine oturdu. Sonra gidip bunu benimle uğraşan kişilere söyledim bunu yapan kişinin ismini vermeden çünkü onun da benim gibi yara almasını istemiyordum. Bunları anlattım ve ağlamaya başladım. İçimde tutamıyordum daha fazla. Bunu yapanlar özür diledi ama kabul edemiyordum bana yaptıklarını. Gözlerim mosmorken beni idareden çağırdılar ve birkaç hoca beni böyle gördü. Küçük bir okulda okuyordum. Güvenlik görevlisini tanıyordum ve babama söylemesin diye yalvardım. O söylemedi ama bir hocam söyledi ve ben bütün yanlış anlaşılmaları çözmüşken o hocam yüzünden her şey yine karıştı. Bana neden öyle davrandıklarını çözmüştüm, halletmiştim her şeyi ama o hocam yüzünden dilekçemi geri çektim. Bana çok kötü hissettirdi, onları savundu.


Başka bir hocam bana "Abartmışsın." dedi. Kendisini çokça sevmeme rağmen bu sözü bana çok dokundu. Ama bana iyi hissettiren hocalarım da vardı. Çok sevdiğim bir hocam bana bir hikaye anlattı: İki kişi dereyi geçmeye çalışırken bir kadın görüyorlar. Aralarından biri bu kadını sırtına alıp karşıya geçiriyor. Yürümeye devam ettikleri sırada diğer kişi bu kadını sırtına alana bunu neden yaptığını soruyor. Hâlâ bunu düşünüyor ve bu eylemi alçaltıcı buluyor. Buna cevap olarak bilge kişi "Ben o kadını dereyi geçince sırtımdan bıraktım ama görüyorum ki hâlâ senin sırtında." diyor. Buna benzer bir şekilde hocam bana insanların söylediklerini de bilge kişi gibi sırtımdan bırakmam gerektiğini anlatmıştı... Daha çok şey anlattı ama bu kadarı yeterli.


Bu kadar şey anlattım peki nereye vardım bunları yaşayıp? Öncelikle, zorbalık yapan kişilerin genelde ailesiyle sorunları olduğunu fark ettim. Hatta bana zorbalık yapan iki kişinin kesin olarak bildiğim ailevi sorunları vardı. Ama bu bir gerekçe olabilir miydi? Çok sevdiğim, annesi ile babası ayrı olup ikisiyle de yaşamayan ve gerçekten "Hayat onu kötü biri yapabilirdi." denilebilecek bir arkadaşım var ama o iyi biri olmayı seçti yaşadığı her şeye rağmen. Yaşananların insanların eylemlerini etkilediği doğru ama yine de bazı şeyleri seçebildiğimizi düşünüyorum.


Sıramda kimse ne yaşadığımı fark etmeden titreyerek çok düşünmüştüm "Acaba neden bana böyle davranıyorlar? Ben onlara hiçbir şey yapmadım ki." diye. Okuldan uzaklaştığımız pandemi döneminde anladım yavaş yavaş bunların sebebini. İnsanın bazı şeyleri anlaması için uzaklaşması gerekiyor. Zaten dertleri benimle değilmiş zorbalık yapan insanların. Asıl sorunun zorbalık yapan insanlarda olduğunu ve onları bunu yapmaya iten bazı olaylar ya da istekler olduğunu gördüm.


Ailevi sorunlardan söz etmiştim. Ailesinde görünür olmayan çocuklar okulda görünür olmak için güçsüz gördükleri kim varsa eziyorlardı sanırım. Ya da başka şeyler yaşamışlardı, bilmiyorum.


Yaşadığım her şeye rağmen okuldan kopmadım. Şimdi lise son sınıfa geçtim. Yıllarca ağladığım sıralara rağmen öğretmen olmak istiyorum. Peki neden? İnsan on iki sene boyunca bunlara katlanıp bir de öğretmen olarak okul gibi kendisini yaralayan bir ortamda neden bulunmak ister ki? Bunu da anladım yeni yeni. Travmalar gün yüzüne çıkmak için yer arıyorlarmış. Bu yüzden çocukken kekemelik sorunu yaşayan biri ileride spiker oluyormuş mesela. Benim de eve giderken okul sırasının altında kalmış ve bulmam gereken bir defterim varmış, yani travmam. Öğretmen olmak istememin en önemli sebeplerinden biri buymuş meğer.


Bu yazıyı neden yazdım? İnsanların sürekli aynı hikayeleri anlattığına şahit olmuşsunuzdur. Mesela bir akrabanıza belki ellinci kez gidişinizde yine aynı olay anlatılır. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? İnsanlar travmalarını anlattıkça atlatıyor çünkü.


Bu hikayelerimi doğru dürüst kimseye anlatamadım. Kime anlatacaktım? Anlatamadıkça büyüdü içimde. Bu yazı editör onayından geçecek mi bilmiyorum ama bunları yaşamış olanlar ve yaşamakta olanlar varsa onlara ne kadar güçlü olduklarını hatırlatmak istedim.


Seni seviyorum Elif. Bunları yaşayıp yine de okuldan bir gün bile kaçmadığın için, şimdi bunları yazabiliyor olduğun için seninle gurur duyuyorum. İyi dayandın.


Bunu okuyan kişi, sen de zorbalık yaşıyorsan bil ki çok güçlüsün. Kötü hissettiğinde bu yazıyı oku ve güzel hislerin gelip geçici olması gibi bu kötü hislerin de geçici olduğunu ve en önemlisi yalnız olmadığını hatırla. Seni seviyorum.