Günün birinde bir adam öylece sokaklarda dolaşıyormuş. Prenslerin ve pembe düşlerin olmadığı kırık hayaller bulvarı sokağına girmiş. Tuhaf ama aynı zamanda benzer bir kadına rastlamış ama daha önce hiç tanışmamışlar. Felekten bir gece çalmayı düşünmüş adam. İkiside birbirine güvenmiyormuş tam bir yetişkin gibi davranıyorlardı. Kadının gitmesi gereken yer vardı ama adam ona teklifle gelmiş. İkiside gecenin içine düşmüş. İtiraf etmeselerde aralarında gizli bir oyun vardı ve bu iki kişilikti. Sahil boyu yürüdükten sonra kuleye tırmanmışlar. Sonra bir parka geçip hayattan konuşmaya başlamışlar. Mahalle aralarında, sokaklarda dolaşıp gece bekçiliği yapmışlar. Geçtikleri binaların yanında öylesine hikayeler uydurmuşlar. Herkes köşesine çekilmişken onlar hikayeden hikayeye atlıyorlarmış ve her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Zamanın sarkacı sallanırken onlar birbirleri hakkında daha fazla not edinmişlerdi. Hem resmin büsbütün içindilerdi hem de dışında. Gece tamamen çöktüğünde sığınağa girmişler. Durmadan keşife çıkmışlar. En sonunda durulmak istediklerinde birbirlerine yaslanmışlar. Zaman herkes için akıyordu ama onlar için adil değildi. Durulduklarında bile birbirlerine gizlice not vermeye devam ediyorlardı. Sırlar, sohbetler birbirini yutuyordu. Yeni bir günü karşılamak için sığınaktan çıkmışlardı. İkiside bunun tekrarlanmayacağını ve gün aydınlandığında eski benliklerine dönüşeceklerini biliyorlardı. Gecenin ışıltısı günün aymasıyla solup gidiyordu. Kadında erkekte yürümeye başlamıştı şimdilik aynı yolu paylaşıyorlardı. Attıkları her adımda gecenin izleri siliniyordu ve ses çıkarmıyorlardı. Gün tamamen aydınlanmıştı kadın otobüse binmişti, adam enkaz yerine geri yürümeye başlamıştı. Her ikiside birer yabancı olmuştu. Atılan her mesafe 0 ile 1 arasındaki boşluk gibi artıyormuş.