Dökülelim.
Yazmaya ilkokul dörtte başladım ilk. ilkokullar arası kompozisyon yarışması vardı ona katılmıştım çocuk aklımla. Üçüncü olup saatlerce ağladığımı hatırlıyorum.. Sonra altıncı sınıfta birinci olunca yazmaya devam ettim. Amatör yazıyorum o gün bugündür. Günlük, okuma yazma öğrendiğimden beri tutuyorum. İlkokul günlüklerim birinin eline geçse valla komedi film olur :) Hele de Ali'nin (kendisi sekiz yıllık ilk ve orta okul sınıf arkadaşım olur) eline geçse hepten yandım. Çünkü onu yazmadığım bir gün bile yok. Annesini babaannesi sanmıştım ve Ali babaannen okula geldi demiştim. O benim annem deyişi ve rezil oluşum bile kayıtlı günlüğümde. Bir ailenin 8. çocuğu olunca bazen anneler babaanne sanılıyor. :)
Üniversiteden beri yazıyorum. Ondan önce kalemi elime aldığım pek hatırlamam. Uzunca bir ara vermiştim. Bir buçuk yıl önce bir de öykü deneyeyim bakayım dedim. O gün bugün denemeye devam ediyorum.
Yazmak benim için her zaman içimi dökmekten ibaretti. Onu da 8.sınıftan beridir yaparım. Günlük değil de düşüncelerimin hiddetlendiği ve duygularımın yoğun olduğu zamanlarda yazardım. Sonra kendimi anlamak için kendimle konuşur gibi yazmaya başladım. Kendim bile inanmakta zorlandım ama bi arkadaştan daha iyi geliyordu yazmak. Lise hayatımda da hep bu şekilde yazdım. Daha yeni keşfeder oldum normal insanların da şiir, öykü, roman, deneme gibi türlerde eserler çıkardığını.
Ortaokulda verilen deneme ödevleri benim için ödev değil zevkti. Hatta iki yakın arkadaşımın da ödevini yaptığım bir sıra öğretmenim benim yazımı tanımış ve mesaiye mi kaldın diye gülmüştü. Daha sonra okuduğum şiirlerden etkilendim ve bambaşka bir yeri oldu benim için. Şiir sevdası deneme yazmayı unutturdu diyebilirim.
3. sınıfta 8-9 yaşlarımdayken alkole başlayınca yazmaya da başladım. Defterim hala duruyor. Yazdıklarım komik geliyor ama sonuçta yazmışım. Ne aşktı ama.
@esyeb yazmaya çocuk yaşlarda başlamana sevinmekle birlikte alkole çocuk yaşta başlamış olmana üzülmedim desem yalan olur.
@yar Dedem büyüttü beni. Üç dil bilen, sürekli kitap okuyan, İstanbul' da konuşulan Türkçe ile konuşan bir adamdı. Kendi ütüsünü kendisi yapar, öğlenleri bir saat uyurdu. Üstelik adı da Sabri' ydi. Kumarhanenin sahibiydi. Ben de tüm gün onun rakı içişini izlerdim. O İçiyorsa güzeldir diye düşündüm sanırım. Bir dubleyle sarhoş olur, farkedip kızmasınlar diye hemen uyurdum. Güzel günlerdi.
@esyeb anlıyorum. İnsan bazen yaşadıklarından ziyade gördüklerinde demlenir. Sende dedenle demlenmişsin. O zamanlar önünde bulunan, örnek alacağın kişi deden olmuş demek ki. Umarım hep yazarsın ama bazı şeyleri hep yapma. Sağlık da önemli sonuçta :)
@yar halledeceğim :)
Lisede daha önce bilmediğim duygular ve düşünceler tarafından çarpılınca.