Uyanınca çöken sıkıntı
(1 yorum)Uyandığım an bir boğuntuya kapılıyorum. Her şey aşırı ve sarsıcı düzeyde anlamsız geliyor, en sevdiğim şeyler bile, yazmak ve gezmek bile. Yazdığım her şeyi o an ateşe verebilirim. Tek bir şey bile kurtarıcı olmuyor, olamıyor. Öylesine sert bir anlamsızlık, boşluk, yok etme/yok olma arzusu! Varolmanın dayanılmaz ağırlığı. Ölümün güçlü çekimine kapılmak. Hortum gibi içine çeken bir nefes, ölümün nefesi... Korku kuşatıyor sonra, hayata devam etmek zorunda oluşun korkusu, geleceğin korkusu. Özel (ve nadir) bazı durumlar dışında hemen hemen her uyandığımda (farklı şiddetlerde) yaşıyorum bunu. Eskiden yarım saate yakın sürerdi. Savaşa savaşa deneyim kazandıkça 5-6 dakikaya indirdim. Bazen yatakta öylece oturup geçmesini bekliyorum, geçiyor. Sonra her şey günlük rutine bağlanıyor. İşler güçler… Akşam arkadaşlarla coşup eğlenmek, gülmekten kırılmakla bitebiliyor o gün. Her sabah aynı düşmanla(!?) savaşmak, yenmek, ertesi sabaha yine savaşacağını bilerek devam etmek gündelik hayatına. Çok sorguladım, tam bir nedenini bulabilmiş değilim. Zaten bu başlı başına bir yazı konusu. Merak ettiğim, benzer deneyimler yaşayanlar var mı? Nedenlerini biliyor musunuz, nasıl başa çıkıyorsunuz?
Çok güzel ifade etmişsiniz. Bizzat yaşadığım, kendimde aynasız yakaladığım bir ağırlık bu. Sanırım bir yerde bir şey fark ediyoruz, bir ezberleyişten veya unutuştan olabilir, sonra benliğimize yapışıyor bu. Bize ekleniyor. Yani kurtulabileceğimiz değil, rağmen yaşamayı öğrenebileceğimiz bir şeye dönüşüyor. Bu huzursuzluk meyvesini veriyorsa :) ne iyi, biz onun meyvesi oluyorsak kötü. Sıkıntıyı anlayıp, sonra elimize alıp oynamamız lazım. En makul yol bu sanırım.