Tam sonunda denk geldim, canımın içi.
Sen kilometrelerce koşmuştun, ben daha emeklemeye çabalıyordum. Sen yemiştin, içmiştin, doymuştun; ben daha yeni yemek yapmaya başlıyordum. Sen kaç şarkı, kaç şiir, kaç sohbet, kaç yalan duymuştun; ben kulaklarımı açmaya çalışıyordum.
Sen bir şeydin, bir şey olmuştun; ben bir şeyleri anlamaya başlamaya hazırlanıyordum.
Çok acıttı.
Övgülerinden kızaran bir tabak ıspanak yemeğiyle aynı kaderi paylaşmak. Senin bir çocukla çocuk, bir yaşlıyla da yaşlı oluşunu izlerken; benimle niye ben olamadığının suçunu bucak bucak her yerde aramak. Sonra da kendimde bulmak.
Kiloma göre ağır bir taş.
Tam sonunda denk geldim, canımın içi.
Hani, tam da bir şey söylüyordun.
Bir uykudan yeni uyanmıştın ya da bir uykuya yeni düşüyordun. Bir dersi almıştın, bir okulu okumuştun, bir sınava girmiştin, sınavı geçmiştin, şimdi bir sonrakini düşünüyordun.
Ben..
Ben korkudan bir dolaba saklanmış, dolabın içinde oyuncaklarımla oynuyordum.
Geç kaldım.
Özür diliyorum.