Yazdığın cümleye bile tahammül edemiyorsan eğer, o noktada düşünmen gereken bir şeyler var... Tahammül edemediğin duyguyu bir durup düşünmen gerek. Bir bastırılmışlık, yüzleşememe korkusu belki de ozgüvensizlik..


Tahammül edemediğimiz tüm duygularımız aslında bizim açık yaramız gibi. Acımasına izin veririz ama o yaraya bakmaya cesaret edemeyiz. Eğer acıyan yaramıza bakamıyorsak orayı nasıl iyileştireceğiz peki ?


Kendimizde gördüğümüz eksikliklerde böyle sanırım. İnsan karmaşık olduğu kadar karmaşık şeylere çözüm üretmekte bu kadar yaratıcı olamıyor ne yazıkki.

Insanları gözlemliyorum... Yakın dediğim arkadaşlarımı, yakın olmayan ama çevremde olan arkadaşlarımı, asla aynı kulvarda olamayız dediğim insanları... Kendime çok yakın hissettiğimi sandığım insanları, gözlemliyorum...


Ve bazen hiç bir duygu geliştiremiyorum. Bazen kendime bile hiç bir duygu geliştiremiyorum. Genellikle varolan belirli ve keskin duygular oluyor: kızgınlık, kırgınlık, güvensizlik ve öfke gibi...


İnsan ne için yaşar/yaşamalı sorusunu sürekli kendime soruyorum son zamanlarda. Insanın anlam arayışını geçtim, kendimin ne için yaşadığı sorusuna verebilecek bir cevabım olmadığında, kendime olan tahammülümü sorguluyorum...


Açtığımız ve açılmasına izin verdiğimiz tüm yaralarımıza bakabilme cesareti bir köşede dursun, iyileşmesini izleyebildiğimiz tüm yaralarımıza...


03.10.2023