Hayat bir çocuk eğlendirme işi midir?


Eğlendirdiğimiz çocuk da biz miyiz?


Uyusun diye geceler boyu masallar anlattığımız; minik oyuncaklarla tiyatro gösterileri sergileyip zaman zaman güldürdüğümüz, zaman zaman ağlattığımız.


Ama bu konu biraz fazla sıkıcı. Can sıkıcı yani.


Bence insan yeri geldiği zaman bir ağız dolusu "HAKSIZMIŞIM" diyebilmeli. Yanlış yolda yürüdüğünü fark ettiğinde, bunu kendine itiraf da edebilmeli. Diretmemeli. Yere bakarak da olsa, göğe bakarak da olsa, etrafa bakarak da olsa; bir şekilde o yoldan geri dönebilmeli.


Bence insan, yeri geldiği zaman bir ağız dolusu "CAHİLMİŞİM" diyebilmeli. Kendini bulduğu zaman; öncesinde kaybetmiş olduğunu da idrak edebilmeli. Büyük bir nezaketle almalı kendini, bulduğu yerden. Elini, yüzünü merhametle silmeli ve öpüp başına koymalı sonra da kendini. "Hoş geldin." demeli. Ne özür dilemeli, ne de teşekkür etmeli.


Bence insan yeri geldiği zaman bir ağız dolusu "SUSMAYI" da becerebilmeli. Söyleyecek sözün yokluğunu da en az varlığı kadar kabullenebilmeli.


Hele ki hatırı sayılır bir süre boyunca bir çocuğu eğlendirdiyse.


Hele ki o eğlendirdiği çocuk da kendisiyse.