Sevgilim,


Yolun sonu zannederek ayılıp bayıldığın yer, sonu filan olmuyormuş yolun. Çünkü bir kaygın varmış. Çaban varmış. Bir şeyler üzüyormuş seni, bir şeyler kızdırıyormuş, bir şeyler hırslandırıp; kendi tırnaklarını kendi derine geçirmene sebep oluyormuş.


Fakat öyle değilmiş bir yolun gerçek sonu. Dingin, hatta biraz huzurlu. Sağ eline pasaportunu, sol eline de bir ilaç kutusunu almak gibi ya da sağ eline bir kalem ve sol eline de bir bıçak. Sağ eline bir bardak kahve, sol eline de her ne varsa kahvenin etkisini azaltacak. Sen anlamıyor değilsin, ben anlatamıyorum.


Ama sevgilim, çok da bir şey kalmadı anlatılacak.


Sandalyede kambur oturunca belim çok ağrıyor. Nezaket karşısında saygısını yitiren insanlardan uzak kalabildiğim bir yaşam modelini "ideal" olarak tanımlamaya başladım.


Ne istemediğime çok odaklanıyormuşum, öyle söylediler. Çocukluktan kalma bir alışkanlıkmış bu. E kolay da değilmiş, ömrümün yarısı istemediğim şeylere karşı kendimi savunmak durumunda kalmakla geçmiş.


Ama artık aynı yerde yaşamak zorunda değilmişim. İstemediklerimden ziyade, istediklerimi de düşünebilirmişim.


Ataerkinin yıkılmasını istiyorum sevgilim,


Şiddete verilen cezaların yıldırıcı olmasını. Hayvanların özgür olmasını. Silah satıcılarını zengin etmek adına savaşlar çıkarılmamasını. Beşiktaş sahilde çiçek satan çocukların, çiçek satmak zorunda kalmamasını.


Ama benim özelimde bir şey gerekecekse, yazmayı istiyorum.


Daha çok ve daha iyi yazmayı. Şarkı söylemeyi, piyano çalmayı. Bir merdivenin basamaklarını tırmanırken, yanıma arkadaşlarımı da almayı.


Daha da özelimde bir şey gerekecekse, birliğe varmayı istiyorum sevgilim,


Senden ve benden kurtulmayı. Gözlerimin içine gözlerin ardından bakanı, anlamayı.


Daha da daha özelimde bir şey gerekecekse, ki bunu yalnızca tenha mekanlarda söyleyebiliyorum ve kısık bir sesle:


Sevgilim, hiçbir şey istemiyorum aslında; eğer bu da bir günah değilse.


Kendimi, son kararı verirken hatırlıyorum.


Kendimi hatırlıyorum, önüme dağıtılmış kartlardan istediklerimi özgürce seçerken.


Sonra, bir elimin işaret parmağını havaya kaldırıp kendi dudaklarıma götürürken.


Acı da, haz da, umutsuzluk da ayakta alkışlanır; iyi oynanırsa eğer.


Güzel oyundu.


Sıkıldım ama.


Artık sahnenin arkasına geçelim istersen.