Derin bir uykudan uyanıyorum yavaşça, yorgunum. Uykuya geri dönmekle hayata karışmak kararında zorlanıyorum. Sesler uğultulu ve yüzler buğulu. Rüyadan kalma hayaller mi yoksa gerçekler mi üzerime basan, bilmiyorum. Derin bir uykudan uyanıyorum. İnsanlar ellerini uzatmış, tutmam için bana bakıyorlar. Eller her zaman orada mıydı yoksa küçük aklımın bana oyunu mu bilmiyorum, tutmaya korkuyorum. Alışkanlıklarım ve tecrübelerimin aksine insanca bir inançla bakıyorum ellerin sahiplerine. Kalkmakta kararlı bir kararsızlığım var.


Kim olduğumu bilmiyorum. Neler yaparım, neleri severim; ne yapacağım bilmiyorum. Sadece kalkmak ve bu uyuşuk zihnimden ve bu hayallerin bana düşmanlığından kaçmak istiyorum. Kalkmak istiyorum. Sadece ayılmak. Uzanırken herhangi bir ele, beni uçurumdan atacak elin bu el olabileceğine inanıyorum. Bunlar yaşanabilir biliyorum. İnsanca bir inançla tutuyorum. Tutunmuyorum, bu sefer sıkıca tutuyorum. Ne değişir bilmiyorum, uyanırsam kaybolur mu bu hayal, bilmiyorum. Uyanıyorum.


Tecrübelerime kızıyorum önce, hep kaçıp gitmek arzusu var içimde. Sonra ellerin nahifliğine kanıp kalma arzusu. Tecrübelerime kızıyorum önce her seferinde, sonra onlara sıkıca sarılıyorum. Sonunu bilsem bile razı geliyorum küçük oyunlara. Görmezden gelmek sevmenin farzı sanıyorum. İçimdeki inanmak eksiğini bir türlü dolduramıyorum. Kendime yapıyorum ne yaparsam, kendimi ezip geçiyorum günlerce. Uyanılacak saatlerde uyuyorum, yağmurlara kanıyorum hâlâ çocuk gibi. Balkona çıkarken ceket almayı unutuyorum her defasında. Severken de böyleyim işte. Sigaramı söndürmemek için ya da manzaranın güzelliğine kandığım için ya da çocukça bir inatla reddediyorum içeri girmeyi. Severken de böyleyim işte. Bir savaşın ortasında kalkansız kılıçsız atlar gibiyim. Defalarca öldüğüm halde reddediyorum geri dönmeyi. Çünkü ben de biliyorum bu savaşta her koşulda öleceğimi. Belki de gerek duymuyorum, kim bilir. Belki de hakkını vermek lazımdır bazı şeylerin. Dondurmayı hakkıyla yemek, gökyüzüne son kez bakar gibi bakmak, son kez sever gibi sevmektir, kim bilir. Bu el beni uçurumdan defalarca atar, ben yine bu defa atmaz derim. Bile bile inanırım yine kim bilir.