Epey zamandır kendimde hissettiğim bir eksiklikti bir şeyler yazmak. Gerçi yazmak bana daha ziyade fazlalıklardan kurtulmanın bir aracı gibi geliyor. Düşüncelerimizin minimalist bir hale getirilmesinin bir tezahürü. Ondandır ki doğru kelimeyi arama ve bulma telaşı. Kimi zaman bu eylemin meşakkatli oluşundan ötürü konuşmayı tercih ediyoruz. Pratiği daha kolay ve yazıya göre bir ek malzemeye ihtiyaç gerekmiyor. İşte konuşmak şişen dilimizin rahatlaması, dolan zihnimizin berraklaşması adına sıradan bir eylem. Onu biraz daha sıra dışı kılmak adına yazıya müracaat ediyoruz. Daha kalıcı ve daha etkin bir eylem. Sanırım benimde biraz şişen dilimi ve dolan zihnimi boşaltmaya ihtiyacım var. Bir müddet uzak kaldığım bu mecrada kendimi izaha müracaat ettiğim bu meşgale ile tekrar cemreyi satırlara düşürmeyi tercih ediyorum. Bilmem bu cümlelerimin arasında hangi edebi sanattan sıçramış satırlar mevcudiyetini muhafaza eder. Lakin beraberinde bir takım dilbilgisi hataları ve imla noksanları da nasibini almaktadır. İşte doğanın kusursuzluğunda temaşa ettiğimiz bir takım çelişkiler insan eylemlerinin tertip ve düzeninde varlığını göstermektedir. Tabi biz tanrının muhteşem sanatını icra etme kusursuzluğuna vakıf olamadığımız için bir takım düzenlere biat etmekteyiz. Belki de aslında hepimizin bu katı kurallar dışında kendimize has doğal güzellikleri mevcut. Oysa bu çemberin içindeyken çeşitlilikle ilgili beklentilerimiz katı kurallarımız karşısında yok olmaya yüz tutuyor. Tıpkı teknolojimizin gelişmesiyle doğaya verdiğimiz zarar gibi beraberinde getirdiğimiz tüm toplumsal davranış ve tutumlarımızda bizim bizle olan iletişimimizde aramızı açmaya devam ediyor. Böylesi karmaşık bir döngüde sizlere zihnimin berraklığının hep puslu oluşunu nasıl izah edebilirim sorusuna cevap bulamıyorum. Beni sabırla dinleyip kafanızı karıştırma ayrıcalığını kendinize sunduğunuz için hepinize teşekkür ederim.