Sıradan olmaktan kaçıyoruz ama hepimiz aynıyız. Zaten sıradanlığı düşünerek yine sıradan olmuyor muyuz? Hangi alışılmışlığın dışında olan çılgın, sıradanlığı düşünecek kadar önemsedi ki? Düşünmek en büyük ceza olmalı, vicdan da öyle; sanki onlara mahkumuz. Zihinle kalp arası ince bir bağın olduğunu düşünüyorum. İnsanların iyi olması için vicdanı mı olması gerekiyor? İyiliğini gösteren herkese iyi biri diyoruz ama onu bilmiyoruz. Zihniyle savaşan, öfkesini dışa vuran herkese yargıç gözlerle bakıyoruz oysa yine insanlar köreltmiyor mu kötü dediğimizin kalbini? Biz yargılarken kötü olmuyor muyuz; peki ya aklı ile vicdanı arasında kalan, en büyük savaşta değil midir? Kötüler iyi olmamış mıdır hiçbir zaman ya da bir iyi hiç kötü olmamış mıdır? İyi, kötü olmasak sadece mahkûm yerine kuş olsak, gökyüzünde uçmakla geçse kısa olan ömrümüz ama engel varmış gibi uçamıyoruz, uçmak istemiyoruz, kendimizi kendi hapishanemize tıkıyoruz.

Kurtulmak istemesek sıradanlığımızdan, içimizde en karanlık olan ruhumuz mutluluğu arzu ediyor; oysa mutsuzken mutluluğun tadı tatlı olmaz mı? Herkes yaşadığının bedelini almak ister, ne yaşamış olursa olsun karşılığını arar; kimi aşkta, kimi parada, kimi mutlulukta, kimiyse sadece karnını doyurmakla. Herkes sıradan tutkularla barınır, zaten sıradanlık buradadır. Kuş gibi uçamıyoruz ama kendimizi koğuşa sürüklüyoruz.