Sonunda gelebildim. Özlemişim. Bir süredir yazıp yazıp çöpe atıyorum. Sonra yazmayı bıraktım. Yalnız kalmayı tercih ettim ya da buna zorladım kendimi. Verdiğim emeğin ve sevginin karşılığını görememek beni buna sürükledi.


Yazmıyordum, içimden gelmiyordu. Neyse ki döndüm. Ortaokul arkadaşım sayesinde buradayım ama onun deyimiyle, ''Sen kendin buraya geldin.'' dedi. İçimi döktüm ona, ne var ne yok anlattım. İyi geldi sağ olsun. Varoluşsal sancılar çekiyordum. İnsanların sevgiye ve emeğe değer vermeyişi canımı çok acıttı. Her şeye rağmen ben yazacağım, dedim ve yazıyorum. Ama bugün belirli bir konu yok. Geçmişteki mutluluğun da üzüntünün de aptallık olduğunu söyledim ama arkadaşımla aynı fikirde değildik, o bana aynen şu cümleleri kurdu: Geçmişi reddetmek geleceğe bakmanı zorlaştırır. Geçmişten nefret etmek yerine kabul et onu olduğu gibi. Naçizane benim düşüncem. Alacağını alırsın, geçmişten faydalanırsın. Tarih kitapları gibi düşün. Şu anı değerlendirip geleceği oluşturmak için bir temele ihtiyacın var. Geçmiş bu. Geçen ve geçmişte kalan şu saniyeleri kabul etmemek neden, onu anlamadım.


Sanırım haklıydı. Benim bir temele ihtiyacım vardı. Ve bu temel benim geçmişimde saklıydı. Geleceğimin ilk temellerini bu yazıyla birlikte atmaya başlıyorum ve bu yazımı da değerli arkadaşıma ithaf ediyorum.


Sevgilerimle… Sağlıcakla kalın.