Bir ses duydum ve koşarak içinde bulunduğum köy evinin demir kapısını kilitledim. Evde yalnızdım, akşamüstüydü ve korkuyordum izlenmekten ve bilinmeyenden. Kilitli kapının altından dışarıya bakıyordum. Büyük bir araba ya da daha doğrusu penceresi olmayan uzay mekiği gibi bir şey geliyordu, etrafında 7 tane atlı vardı, atlılar hayalet gibi bir çeşit yaratıktı ve at kullanmaktan popoları çok belirgindi. Atlılar inip eve doğru yürüdüler. İçimi inanılmaz bir korku kaplamıştı, kapının arkasında yerse sessizce olanları izliyordum. Kapıya yaklaşıp yan taraftaki pencereden evin içine baktılar, ben iyice sokuldum kapıya, inanılmaz korkuyordum ama beni göremeyecekleri bir konumda olduğumu biliyordum.
Rüyadan korkarak kalp atışlarım hızlanmış uyandım.
Ertesi gün uykuya dalmak üzereyken o uzay mekiğinin güneş olduğunu fark ettim.
Aslında rüyamı yorumlamam gerekirse, uzay mekiği moderniteyi ve geleceği simgelerken atlılar eski kültürü ve geçmişi simgeliyordu.
Geçmiş belki de geleceği koruyordu ve onu çevreleyip sınırlandırıyordu.
Geçmiş korkular kapımı çalmıştı ve gelecekten bilinmeyen bir korku getirmişti.
Ama ertesi gün bilinçaltımın bunun bir güneş olduğunu düşünmesi, belki de gelecek olanın bir yeni bir korku değil de aydınlık günler olabileceğini söyledi.