Sen yalnızca ateşe attığın mektupların yanışını seyrederken boğulmuş bir sessizliğin ortasında hayaller kuruyorsun. İçinde bulunduğun bu yalnızlığın, bu arayışın sebebi cesaretsizliğindir. Göze hitap eden sözcükleri kullanırken, hissettiklerini yeteneğinle harmanlarken her şeyi nasıl da muntazam kıldığını düşünüp kendini tatmin ediyorsun, kafandakileri bir nebze somut kılabildiğin için ya da bu yükü biraz azaltabildiğin için rahatlıyorsun. Ama senin hiçbir zaman adresi yazamayışın seni yalnız bırakmadı, farkındasın. Bu senin bedelin, senin ihanetin. Sen kendini kandırdın, kendine yazdın. Şimdi de izlerken teker teker yanışını, tüm bu estetiğin yıkılışına nostaljik bir yas biçiyorsun. Sen göndermekten korktuğun adresi unuttun; böylece dedin, yeni bir hane kurup oraya istifleyebilirim hepsini. Ve öyle oldu da. Şimdi oraya veda ediyorsun. Gerçekte hiç var olmamış bir kapının altından topladıklarını kül ederken. 



"...Yarın hiçbir karmamın beni soracağını sanmıyorum; gurur uğruna dile getiremediklerin mi, olmadığın biri gibi hayatını harcamak mı? Hepsini ödedim artık. Cebimde saklanan korkak kirli parmaklarımın tuttuğu kırışmış faturaların hepsi kayboldu. Ben vazifemi yaptım, yarın yeni bir borcun kesilmesi için elim dışarıda, başım yukarıda, gözlerim gökyüzünde bekliyorum. Ben hazırım."

 

Ve Karma sizinle olsun. 

Bu benim ödeneğimin göstergesidir.