Sırf orta yaşlı bir kadın elini yanağıma koysun diye fal baktırdığımı söylemiştim sana.
İki gün sonra orta yaşlı yabancı bir kadın oldun, olmayacak yerde durduk yere geldin, elini yüzüme koydun.
Hani yaz akşamları kitap okumak için gittiğim bir park vardı, hava kararınca lambaları da açılmazdı. Hani, hangi bankta otursam bitişiğindeki lamba oluyordun. Hiçbiri yanmazken, sen benim için yanıyordun.
Hani sabahın köründe içimden ağlaya ağlaya otobüs beklediğim duraklarında tanımadığım şehirlerin, ya da bir gece vakti evime gitmeye çalışırken ıssız sokaklardan; hani sessiz bir düdük çalmışım gibi bir grup köpek olup yanımda beliriyordun. Ya otobüs gelene kadar bekliyor, ya da evime kadar benimle yürüyordun.
Hani "olur mu, olmaz mı?" diye sorduğumda bir arkadaşıma fikrini, önünden geçtiğim mağazada çalan bir şarkı olup "olmaz, olmaz.." diye sesleniyordun.
Hani dinlemiyordum seni.
Aslında sen olduğunu da içten içe biliyordum.
Yine de oldurmaya çalışıyordum, olmayacağını söylediklerini.
Olmuyordu tabii. Üzerine bir de üzülüyordum.
Kaç senedir gözüm dışarıdaydı sevgilim?
Ne zamandır beni bekliyordun?
Ben de oturmuş beni gördüğün gibi görülmeyi, beni sevdiğin gibi sevilmeyi hayal ediyordum; bir başkası tarafından.
Tövbe, biraz buruk, biraz yorgun ama yüzsüz bir tövbe bu.
Pişman da olsam insan olmaktan utanmıyorum.
Biri iki görsün diye senden geri aldığım gözümü, kabul edersen olduğu gibi sana iade ediyorum.
Sen var yine istediğin şekle bürün.
Başkası olmasın artık.
Yalnızca seni görmek istiyorum.