İnsanoğlu o kadar vahşi ve acımasız ki birinin canı yanmış, biri ağlamış, biri düşmüş, biri ölmüş; umursamaz. Kendi toprakları genişlesin diye başka toprakları kendine katmak ister. O topraklarda yaşayan kimseyi gözü görmez. Kulağını da kapatır gerçi duymamak için. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum insanları 1945 yılında iki nükleer bomba ile öldürdüler. Sadece öldürdüler demek hafif kalır belki. Yıllarca da öldürmeye devam ettiler aslında dolaylı yoldan. Peki ama neden?
ABD’nin, Eylül 1939-1945 tarihleri arasında süren savaşın son yıllarında Hiroşima ve Nagazaki kentlerine (sırf Japonya kendi isteğiyle onlara teslim olmadı diye) atom bombası atması sonucu Japonya'nın teslim olmasının üzerinden üç çeyrek asır geçti. İttifak devletleri olan İngiltere, Çin ve ABD liderlerinin Temmuz 1945 sonundaki “Potsdam Bildirisi”nde teslim olma çağrısında bulunduğu Japonya önce sessiz kaldı. Daha sonra ağustos ayı başında “şartsız teslim olunamayacağını” ilan eden Tokyo yönetimi, ittifak cephesine “anlaşmalı barış teklifi” yaptı. Tahmin edeceğiniz üzere cephe bunu kabul etmedi ve 6-12 Ağustos haftasında önce pazartesi sabahı Hiroşima’ya, ardından da perşembe öğlene doğru Nagazaki’ye nükleer bomba fırlattı. İki şehrin yerle bir edilmesi sonucunda Japonya “Shouwa” dönemi imparatoru Hirohito, 15 Ağustos'taki mesajında ülkesinin koşulsuz şartsız teslim olduğunu ilan etti. Çoğu kaynağa göre zorla imza atmıştı.
Bu atılan nükleer bomba, uranyum katkılı bir atom bombasıdır. Merkezinde 3 bin santigrat derece ısı oluşturarak 1,5 kilometre çapındaki alanda her yeri dümdüz etti. Atılan bu atom bombaları, konvansiyonel (anlaşmaya dayalı, anlaşmaya uyulmuş) bombalar gibi yıkıcı etkisi dışında, ısı ve radyasyon tepkimeleri sonucu etki çapını daha da genişletti. Enola-gay adlı B-29 bombardıman uçağının taşıdığı Uranyum-235 tipinde, 1400 kilogram ağırlığında ve 3 metre boyundaki adı “Little boy” (küçük oğlan) olan bu bombanın Hiroşima’ya düşmesi tam 53 saniye sürdü. Yerden 600 metre yükseklikte patladı ve ilk anda 80 bin kişinin ölümüne sebep oldu. Aynı bombardıman uçağının taşıdığı bir diğer bomba ise Plütonyum-239 tipinde, 4670 kilogram ağırlığında ve 3 metre 30 cm uzunluğundaki “Fat man” (şişman adam) isimli Nagazaki’ye düşen ve saniyeler içinde 70 bin insanı öldüren bombadır.
ABD için nükleer silah geliştirmek üzere kurulan Manhattan Proje Komitesi'nin resmi rakamlarına göre bombalama öncesinde Hiroşima’da 255 bin kişi yaşıyordu. Hiroşima’da ilk aşamada 66 bin kişi ölürken 69 bin kişi yaralandı. 195 bin kişinin yaşadığı Nagazaki’de ise 39 bin kişi öldü, 25 bin kişi yaralandı. Yıl sonuna kadar ölü sayısı Hiroşima’da 135 bin, Nagazaki’de 75 bine çıktı. Tabii ki bu veriler Proje Komitesi'nin verileri. Ancak Japonlara göre yarım milyon insan hayatını kaybetti. Tıbbi yardım alamayan çok sayıda yaralı ölüme terk edilirken şehre yardım götüren insanlar da bombanın ardında bıraktığı radyoaktif maddeden oluşan yağmura maruz kalarak can verdi. Bombanın yaydığı radyasyon sadece insanları öldürmekle kalmayıp onlara başta kanser gibi tedavisi zor olan hastalıklar, anomali doğumlar bıraktı. Radyasyondan sadece insanlar etkilenmemişti. Ağaçlara ve toprağa da çok zarar verdi. Umudunu kesen insanlara doğa yeniden umut oldu. Radyasyondan ötürü kömüre dönüşen ağaçlar tekrardan filizlenmeye başladı. Şimdi o ağaçlar, felaketten etkilenen başka yerlerde umutları yeşertiyor. Ülkede, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından etkilenen ve hayatta kalanlara “Hibakuşa” adı veriliyor. Hibakuşalar, savaşın üzerinden üç çeyrek asır geçmesine rağmen acılarının tazeliğini hâlâ yaşıyor ve hissediyor. Ve bu acılarla yaşlanıyorlar. Ne yazık ki! Sayıları azalan ve yaşları ortalama 82’ye kadar düşen Hibakuşalar, nükleer silahlardan vazgeçilmesine yönelik mesajlarını her yıl ağustos ayında düzenledikleri anma törenlerinde dile getiriyor.
Bombalamanın ardından sağ kalan, tekrar yeşermeye çalışan ağaçları ve ormanları kurtarmak için 2011 yılında, iki arkadaş olan Nassrine Azimi ve Tomoko Watanabe, Green Legacy Hiroshima (Hiroşima’nın Yeşil Mirası) isimli projeyi başlattılar. Amaçları hâlâ filiz verebilen ağaçları, tohumları araştırıp, bulup onları korumak. Bombalı ağaçlardan elde edilen tohumlar ve fidanlar otuzdan fazla ülkede sürdürülebilir, uzun vadeli (1000 yıllık) bir kampanya ile nükleerden arındırılmış ve daha ekolojik bir gezegen için diğer çabalara katılarak büyüyor. Daha yeşil ve daha sağlıklı bir dünya için çalışıyorlar. Kendilerini tebrik ediyor ve üzüntülerimizi onları kırmadan dile getirmeye çalışıyoruz. Bu yazıyı Tomoko Watanabe’nin bir cümlesi ile bitirmek istiyorum. Kendisi Green Legacy Hiroşima'nın kurucusu olması dışında, Hiroşima’da yaşayan ve bombanın patladığı alana yakın bir yerde çalışan bir hibakuşa. Gökyüzünden bir şeyin hızlıca indiğini gördüğü sırada parlak bir ışık gözlerini almış ve o sırada gördüğü şeyi bu cümleyle ifade etmiş: “Sanki güneş gözlerimin önünde yere düşmüştü.”
Dünya, insanlığın en acımasız silahlarından biriyle 1945’te tanıştı.
Kaynakça:
-https://www.youtube.com/watch?v=aan5pvxsSWE&ab_channel=BBCNewsT%C3%BCrk%C3%A7e
Şehriban Ünal
2021-06-28T20:55:40+03:00Yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bu türden içeriklere kalemim yettiğince devam edeceğim.
Muhammed Dalpalta
2021-06-28T01:44:16+03:00Böyle bilgilendirici yazıları sitede görmekten memnunum. Kaleminize sağlık. Umarım bu türden içeriklerinizin devamı gelir.
Pollyanna
2021-06-27T18:56:18+03:00bilgilendirici bir içerik olmuş, tebrik ediyorum. geçmişte yaşananlar çok kötü ve farklı biçimlerde sürüyor hâlâ. ecelsiz hiçbir ölümün olmadığı bir dünya dileğiyle...