Savaş barıştır,
Özgürlük köleliktir,
Cahillik güçtür.
-
Yazarın yarattığı korkunç distopyaya o ağır havasını veren bu ikilemlerle başlıyor “1984”.
Yahut, totaliter Okyanusya ülkesinin efendisi Büyük Birader’in; halkının konuşma ve dinleme yetisini yok etme, zihnini durdurma üzerine planladığı “yenisöylem” dil hareketindeki adıyla “çiftdüşün”.
Oysa insan zihni açılıma, gelişime mahkumdur. Bu mahkumiyet, Okyanusya’da “düşüncesuçu” ile vuku bulur. Ve eğer Büyük Birader ile Partisi insani bir isyana mahal vermek istemiyorsa düşman, isyandan ve insandan çok düşünmek olur.
Düşünmeye karşı verilen tüm bu despotluğun ve karanlığın farkında olan Winston her zaman direnişe giden bir umut bekler. Bazen umut dudakların, kaşların ve gözlerin raks ettiği anlamsız bir bakışta, bazen ülkenin unutulmuş özgürleri proletaryada, bazen de Parti tarafından yasaklanan bir aşkta belirir.
-
Hayvan Çiftliği’nde doğrudan, yozlaşmış Komünizmi eleştiren Orwell 1984’te ise yasakların ve baskının hakim olduğu tüm rejimlere, fikirlere ve ideolojilere haklı bir isyanda bulunuyor. Hoş vaatlerle sonsuz İktidara kavuşan her rejimin elbet kendi diktasını kuracağını, hala anlayamayan insanlığa anlatıyor. İnsanlığın yaşayabileceği her türlü saçmalıklara karşı bir ön uyarı yapıyor ve her devrin kitabı olduğunu kanıtlıyor.

Yazarın 1948’te yazımını tamamladığı; Düşünmenin suç olduğu, tele-ekranlar tarafından birey hal ve hareketlerinin her saniye izlendiği, geçmişin-geleceğin, bilimin-sanatın rejimin çıkarları doğrultusunda belirlendiği, insana ait bütün ilkelliklerin yasaklanıp Parti’ye hizmet edecek makineler haline getirildiği, “Parti’nin fikirleri birbiriyle çelişiyorsa her iki fikir de doğrudur.” ilkesine sadakatin ödülünün yaşamak olduğu, anti-ütopik kitaba gelecekten esinlenerek “1984” adını vermesi;
Ve yüzyılımızda yaşadığımız bütün utançlarımıza rağmen hiçbir insani rejimin 2020’ye kadar bu hale gelmemesi bir ferahlık olarak beliriyor her okurun ruhunda...