Jale Hanım ile Ahmet Bey 25 yıldır evlilerdi, evlerinin yanında bir çiftlik vardı ve sabahları odaya vuran güneş ışınları ile beraber horoz sesi ile uyanırlardı, ta ki geçen hafta bu çiftliğin yerine yüksek bir bina yapılıncaya kadar. Geçen 25 yıllık süreç ile üzerinde bir yorgunluk biriken Ahmet Bey, odadan içeri giren güneş ışınları ile, neyse ki insanoğlu henüz güneşi kesemiyor diyerek, artık duymadığı horoz seslerine özlemini belirterek uyandı. O günün evlilik yıldönümleri olduğu da aklından çıkmıştı, sadece dünden kalan iş yükünü düşünüyordu. Jale Hanım her gün yaptığı gibi Ahmet Bey’i kapıya kadar yolculadı, giderken akşamı hatırlatırcasına bugün erken geleceksin dimi hayatım dese de Ahmet Bey bilemiyorum canım çok işim var diyerek ayrıldı.

Ahmet Bey işe her gün yol arkadaşı Veli Bey ile beraber giderdi. Evin önünden geçen otobüse biner, Veli Bey de kendi durağından yolculuğa katılırdı ancak o gün Veli Bey otobüse binmedi. Bir rahatsızlığı yoktur inşallah dedi içinden. Veli Bey olmayınca otobüstekileri gözlemlemeye başladı, aklına metrodaki kemancı deneyi geldi. Deneyde bir kemancı metroda konser veriyor ancak herkes kısa bir süre dinledikten sonra aceleleri olduğunu işaret edip gidiyorlardı. Oysa o kemanının konser biletleri 75 dolardı ve adam bedavaya dinletiyordu. Herkesi birer sanatçıymış gibi gözlemlemeye çalıştı ancak insanlar genelde telefonda oyun oynuyorlardı. Yerine geldiğinde artık nerdeyse kafasında ezbere aldığı işlere başladı gözü başka bir şey görmezcesine ve öğlen arasında Jale Hanım aradı akşamı hatırlatırcasına fakat Ahmet Bey hala günün önemini hatırlayamamıştı.

Akşam olmuş işler bitmeye yaklaşmışken Veli Bey her akşam yaptığı gibi, dönüş için, Ahmet Bey’in yanına uğradı, haydi Ahmet, nöbetçi mimarlık sırası size mi geldi, gitmiyor muyuz diye seslendi ve yola çıktılar. Ahmet Bey, Veli Bey’e sabah otobüste yoktun, bir sorun mu var diye sordu ? Yok Ahmetçiğim yarın bizim hanımla evlilik yıldönümümüz sabah ona bir hediye yüzük aldım, bak nasıl diye soruya soruyla cevap verince Ahmet Bey bir anda günün önemini hatırlayıverdi ama saat geç olmuştu ve o bir şey almamıştı. Veli Bey’in aldığı yüzüğe bakıp Ahmetçiğim çok düşüncelisinde bu yüzük pek senin hanımın tarzı değil gibi, fazla sade, sen en iyisi bu yüzüğü aldığın fiyata bana sat yarın yeni bir yüzük al dedi. Benim için bu iyiliği yapar mısın diye sordu Veli Bey, içinden esas sen benim için nasıl bir iyilik yapıyorsun bilmiyorsun diyordu Ahmet Bey başı ile onaylayarak. Şansın yardımı ile hediye işini çözmüştü Ahmet Bey ve Veli Bey’in ineceği durağa gelmişlerdi, inerken Ahmet Bey seslendi, Veliciğim yarın akşam eve erken gelmeyi unutma. Hediye işinden sonra bir durak erken inip pastaneden de bir pasta sipariş ederim dedi Veli bey ve pastaneye girdiğinde yüzüğe tekrar bakmak istedi, bakarken içinden sağ olsun Veli Bey, sanki hangi yüzüğü alayım diye bizim hanıma sormuşta öyle almış derken yüzüğün kutusunda yazan bir ömür mutluluklar Lale’m yazını gördü ve paniğe kapıldı, onun hanımının adı Jale, Veli Bey’in hanımının adı Lale idi. Bu kadar pahalı bir yüzüğü 50 kuruşluk dosya kağıdına sarıp veremem ya, bulacağız bir çare dedi ve pastanın üzerine yazılacak yazıyı söyleyip mutlu bir şekilde evin yolunu tuttu.

Eve geldiğinde Jale Hanım elinde hediyesi ile onu karşıladı ve Ahmet Bey’de hediyesini verdi, unuttuğunu sanmıştım dedi Jale Hanım ve hiç unutur muyum hayatım, söylesem sürprizi kaçardı dedi Ahmet Bey. Ahmet Bey’in hediyesi alarmı, özlemini çektiği, horoz sesi olan saatti. Jale Hanım hediyeyi açıp yüzüğü gördüğünde çok mutlu oldu ancak o da Lale’m yazısını fark etti ve kızgınlıkla söylene söylene Ahmet Bey’in yanına koştu. Ahmet Bey ah hayatım bu o kuyumcunun hatası bir daha bir şey almayacağım o adamdan dese de, J nerde L nerde be adam diye söylenmeye devam ederken kapı çaldı, pasta gelmişti, dur şu kapıya bakayım geliyorum dedi Jale Hanım pastayı aldı ve açıp yazısına bakınca siniri geçti, çünkü Ahmet Bey pastaya da Hale diye yazdırmış, iki eksi ile bir artıya ulaşmıştı.