Yıl 2012'ydi. Gençliğimizin baharı derler ya tam o zamanlar. Öyle bir zaman ki boynumuzda YGS - LYS stresi var. Ama gençlik ateşi de yüreğimizde yanıyor. Aşık olmamak işten değil. Hayat bu kadar güzel, cıvıl cıvıl akarken ben de sevdaya tutuldum.

Elime çiçek alıp kapısına dayanmak istiyordum Ruveyda'nın. İçimden gözlerinin içine bakarak izdivacınıza talibim demek geliyordu. Lise öğrencisi bir adamın kullanamayacağı bir kelimeydi ya izdivaç, havalı görünebilirdim. Bir şekilde etkilemeliydim Ruveyda'yı.

Salih en yakın arkadaşımdı. Konuşurken sürekli "Lan" derdi. Ne azarlar yemişti o kelimeyi kullandığı için. Umrunda değildi hiçbiri "ağız alışkanlığı benimkisi" diyordu.

Aşkımı ilk o fark etti. "Ne o lan" dedi. Omzuma doğru bir tokat attı. Ben o esnada sevdiğime bakıyordum. Ruveyda'yı seyrederken gözlerim büyür, avuçlarım terlerdi. Bu halimle Salih'le konuşmak istedim. "Neyse sonra konuşuruz" dedi Salih. Konuşmasında muzurluk vardı.

Günlerden birinde Ruveyda'yla konuşmaya karar verdim. Yanına gidecektim. Sözlü bir biçimde konuşacaktım. Etkilenirdi bundan. Bu çağda herkes birbirine mesaj yazıyor, yan yana geldiğinde yazılan mesajların muhtevası kayboluyordu. Whatsapp'tan aşk destanları yazanlar, sevdiği kızların gözünün içine bakıp "seni seviyorum" dahi diyemiyordu.

Ben böyle olmak istemiyordum. Ruveyda beni bütün gerçekliğimle kabullenmeliydi. Sözlerimin onun için çabaladığını görmeliydi. Halis duygularımla ulaşmalıydım ona.

Ruveyda'nın yanına gitmek için oturduğum yerden kalkarken Salih'in koşarak geldiğini gördüm. Bir de "Dur lan dur" diyerek elinde tuttuğu kağıt parçalarını işaret ediyordu. Yanıma geldiğinde nefes nefese kalmıştı.

"Al bunları" dedi. "Nedir?" diye sordum. Salih "Lan nefesim kesildi, baksana ne olduğuna" dedi sinirli ve kesilen nefesini kontrol etmeye çalışır bir vaziyette. Cebime sıkıştırdığı kağıtlara baktım. Sinema biletiydi. Üzerinde "Uzun Hikaye" yazıyordu. 

Salih biletlere baktığımı görür görmez "Lan neye bakıyorsun? Kenan İmirzalıoğlu başrolünde oynuyor. Eserin sahibi de Mustafa Kutlu, Osman Sınav'da çekmiş. Bundan iyi film yok. Git Ruveyda'yı sinemaya davet et. Orada sevdiğini söylersin. Bu kıyağımı da unutma" dedi.

Sevinçten boynuna sarıldım. "Demek Kenan İmirzalıoğlu ha" diyerek yanaklarından öptüm. "Dur lan" dedi. Salih öpülmeyi oldum olası sevmezdi. İki eliyle yanaklarını silmeye başladı. Bense Ruveyda'yı okul kapısında görür görmez ona doğru koşmaya başladım.

"Ruveyda" dedim. Bu kez Salih'in değil benim nefesim kesilmişti. Ruveyda'yı görmek, süngere benzeyen akciğerlerimi koşmaktan daha çok etkilemişti. Cebimdeki biletleri çıkardım. Hayallerimdeki konuşmalardan birini gerçekleştiremeden, utangaç bir hale bürünerek"Kenan İmirzalıoğlu oynuyor" dedim. Okul çıkışındaki seansa 2 biletim olduğunu söyledim. Gelip gelmeyeceğini sordum.

Ruveyda gamzelerini belli edecek kadar içten güldü. "Halil" deyiverdi. "Biz görüşmesek çok iyi olur." 

Başka bir şey demedi. Hüzünlü halimi süzdü. İnci tanesini andıran gözleriyle yüreğimi yaktı. Başını önüne eğip çekip gitti. Elimde biletler okul bahçesinde kalakaldım. Tam o esnada bir de zil çaldı. Öğrencilerin koşuşturmasının arasında acımı duyamıyordum. 

Salih kolunu omzuma attı. Bütün yaşananların tanığıydı o. "Olsun" dedi. "Biz gideriz filme, hem dünyanın sonu değil ya." Uzun zaman sonra ilk kez "lan" dememişti. Farkına vardım ama söyleyemedim. Bende kolumu Salih'in omzuna attım. 

Ruveyda'sına kavuşamamış halis bir delikanlı olarak kendi uzun hikayemin kahramanı oldum. Aşklar hep mutlu sonla bitecek değildi ya!