Bir mayıs ayının Sebt gecesi Son adında bir bebek zorlayacak rahmimi. Siyahî. Muhtemelen O’nu sarhoşken At ile aldattım. Kıt aklıma münhasır zayıf belleğim gereği yadımda o geceden mütebaki tek duyum kaldı: At yatağıma uzanmadan evvel kulağıma benimle sevişmek için kilometrelik gül bahçelerini hışımla aştığını fısıldıyor; ardından acı. O yelelerdeki dikenler tenimi hırpalarken nedamet kelimesinin kendini sözlükte hazzın yerinde buluşunu hatırlıyorum. Gözyaşlarım kızlığımın yitişine değil, yalnızlığıma kapı açışıma bir ağıttı. Bağırmadım hiç. Fakat soluklarımın ritmini Aşk’ın bir çorap gibi sökülüşünü sağlar ölçütte tutmaya özen gösterdim; ki Tuana’nın eylemleri Ateş’in kalbine muadil olsun. Tecavüz.

Doğum yaptığım gün, bulutları aşkın koca bir gülün başının altına ilişik o urgan, usulca sallanacak rüzgarda. At’ın ağırlığı gülün boynunu bükecek. Eller bulutlara varamazsa hiç, koca ışık topu her zerreyi yıkıma uğratana değin sallanırsa At orada; dualar edeceğim. Sallanmasın. Dualar edeceğim.

Bebeğimin ilk adımları -bebeğim siyahî- anıların aguşuna itecek beni. Anılarımdan meme emeceğim. 

Bebeğimin ilk kelimesinin -bebeğim siyahî- Aşk olmasını diliyorum. İlk kelimesi aşk olursa bebeğimin -bebeğim: siyahî- muradıma ereceğim. İlk kelime -ne olursa olsun- yine de bir sunakta Unutuş’u ikram edecek bana. Sisleri tercih edeceğim. O beni önce aşık, sonra Aşk yaptı. İhanetim tüm umuda uçurumdur. Ve aşk en âlâ günahtır. Aşka ihanet çekirdeğin rengini sömürür. Çekirdeğin rengi, renk: her şey. Renkleri hissedeceksin. Elbet.