Son vize sınavıma çalışmak için masanın başına geçtim. Spotify Premium'da yine Enes Batur: “Kızgın güllerin üstüne düşmüş dolunayım ben…” Birden her şeyi unutarak fosforlu kalemlerimi, not defterimi, sorumlu olduğum ders kitabını ve tüm çıktı aldığım PDF'leri toparlamaya başladım. Tüm bunlar olurken bana 14 yıldır eşlik eden siyah Faber Castell kalemim beni unuttun dercesine yatağımın üzerinde duruyordu. Giderek kendimi onu aldatmış hissettim ve hemen elime alıp masamın üzerine koydum. Çalışmaya hazırım, kendimi odakladım demeye kalmadan şarkı bitti. Ne güzel arada böyle ilginç müzikler dinlemek. Bir an annemin söylemleri geldi aklıma: "Yarın hocan sana Enes Batur şarkısı sormayacak." İstemsizce gülümsedim. Bir müddet etrafı sessizlik kapladı. Ben ve masanın üzerindekiler birbirimize bakakaldık. Kendime geldiğimde "Hadi Dilara, sen yaparsın!" diye kendimi motive edip kitabı okumaya çalışıyordum. Kitabın önemli cümlelerini renkli fosforlu kalemlerle çizmeyen insan mı olurmuş? Saçmalık, tek değilimdir illaki...
Telefon çaldı. Whatsapp'tan bildirim: “38 adet çıkmış soru.” Her sınav haftasının olmazsa olmazıydı çıkmış soru furyası. Ben de herkes gibi sorulara baktım, inceledim. Elimdeki kitabı bırakıp "Bu tarz soruyorsa ben bu soruları havada karada yaparım." dedim. Tam bir sahtecilikle. Bu kez kitaba bakıp "Sen nasıl bir kitapsın, fosforlu kalemlerim bitti bitecek senin yüzünden." demek geçti içimden. "Bir kitabın her cümlesi mi önemli olur? Böyle beni tedirgin etmeye ne hakkın var?” diye bağırmak geçti aklımdan. Kitabı rafa kaldırıp "Çıkmış sorular elimde akıllım." dedim. Sonra masamın üzerindeki karmaşıklığa aldırmadan film açıp keyfini çıkarmaya baktım.