Her gün gibi bugün de her günü gibi. Gece aynı gündüz aynı. Yapmaya çalıştıkları ve yapamadıkları. İstedikleri ve istemedikleri. Söyledikleri ve söylemedikleri. Hepsi birbirini birbiri ardınca takip ediyor sanıyor oysa gittiği yer bambaşka. Çünkü günlerin yeni olduğunu kaçırıyor. Aklınca aynı dediği şeylerin benzersiz olduğunu ilerleyen zamanlarda aynı anı aynı kişilerle bile ikinci kez yaşayamadığında anlamış olacak. Bu anladığı şeyi görmezden gelip gelmemek ona kalmış. İnsanlığının getirisi olan duyguları akışkanlığına bağlı olarak değişecek. Akışkan duygulara sahip olmayı baya da havalı buluyorum. Hele hele akışkan duygularından korkmayan duygularını kabullenen ve sahip çıkan insanlar benim için ilk sırada yer alıyor. Çoğu insanın anlamadığı ve kabul etmediği bir durum. Korktukları için. Görmezlikten gelmeye devam edenler ve hayatları boyunca ne yazık ki göremeyecek olanlar için. Görebilen insan sayısı az. Gösteren insan sayısı ise neredeyse hiç yok.

Duygularını çekinmeden yaşayan ve gösterebilen insanlar bana hep çok cesur gelmiştir. Ki ne kadar cesur olduğumu düşünmesem de istisna olarak hayatım boyunca yaşadığım duyguları anlatmaktan ve göstermekten çekinmedim. Kendim hakkında yaptığım en iyi şey diyemem ama en kötü şey de değil. Aralarda olmayı seviyorum. Aralarda dolaşmayı. Genelde de aralarda dolaşan insanlarla samimi ilişkiler kurabiliyorum. Kurmak istiyor da olabilirim. Çünkü çocukluğumdan beri bir korkaklık duygusuna sahibim. Belli bir şekli ve kalıbı yok o yüzden tarif edemem. Ama her yerde ve herkeste o duyguyu tanıyabilirim. Hatta son zamanlarda anlaşmaya başlamış bile olabiliriz. Bu anlaşmayı iyi bir şey olarak söylemiyorum. İyi bir iletişim kurmaktan bahsediyorum. O ve ben artık birbirinin ne istediğini bilen ne yapması gerektiğini bilen şeyleriz. Ki gerektiği kadar kalırsa olmasının olumlu olduğunu düşünüyorum. Sorun burada başlıyor. Olması gereken kadar kalamamasında… Bu yazıyı da nasıl gerektiği kadar bırakabiliriz diye yazmıyorum yazamam da zaten. Çünkü bunun herkes için aynı şartlarda aynı koşullarda ilerlediğini düşünmüyorum. Kimsenin zıttına katılacağını da. Benzersiz olmamızdan kaynaklı. Bu da baya ilgi çekici bir başka konu. Benzersiz olmak. Özellikle gençlik dönemlerimde ki hala genç olduğumu düşünüyorum. 19-20 yaşlarımda hissetmeye başladığım bir duygudan bahsetmek istiyorum. Herkes gibi olmak. Hep hissettiğim bir duyguydu herkes gibi olmamak. Her durumda ve olayda daha da farkına varıyordum. Ki en büyük yanılgılarımdan biri herkesin herkes gibi olduğunu düşünmemdi. İnsanları sadece dışarıdan bir gözle baktığım için farklılıklarını göremiyordum. Oysa ben herkes herkes gibi yanılgısına inanıyordum. Ve ben niye onlar gibi değilim onlar gibi olamıyorum diye kendimi yiyip bitiriyordum. Her gün insanları dışardan izlerken kapıldığım duyguyu bu şekilde ifade edebilirim sanırım. Büyümek sanırım biraz böyle bir şey. Farklılıkları fark etmek.