Neredeyse her yazıya başlarken boş sayfa karşısında utanır oldum. ''Her gün yazacağım'' dedim ama geciktiğim için kendime kızıyorum. Bir önemi varmış gibi.
Yazmadığım günden yana pek de büyük olmamakla birlikte birtakım değişiklikler oldu. Öncelikle ayın 16'sında askerlik şubesine gittim ve sevk kağıdımı aldım. Esas birliğim yazar sanıyordum ama yazmıyordu. Çıkışta kağıdıma bakarken istemsiz olarak ''Haydaaa'' dedim. ''Noldu?'' diye sordu birisi. Kafamı kaldırdığımda 30'lu yaşlarda kamuflajlı birisi karşımda duruyordu. Omzuna kaçamak bir bakış attım ama anlamadım rütbesini. Henüz çok da hakim değilim zaten rütbelere. ''Esas birliğim yazmıyor da internette de yazmıyordu.'' dedim. ''Nereye gideceksin?'' diye sordu. ''Kırklareli Merkez,'' dedim hemen ardından da ''55. Mekanize Tugayı.'' diye ekledim. Garip bir şekilde gurur duyduğumu fark ettim. Bilsin istiyordum neyin parçası olduğumu. ''Oradan dağıtıma gideceksin.'' dedi kararlı bir şekilde. Fakat çocukluk arkadaşım Cemal, önceki yıl 55. Mekanize'de yaptı askerliğini ve o tam tersini söylemişti: ''Muhtemelen dağıtım olmayacak, Kırklareli'de kalacaksın.'' Ben ise merak içerisindeydim. İçten içe bütün askerliği Kırklareli'de geçirmek istemediğimi fark ettim. Usta birliğim mutlaka farklı bir yerde olsun istiyordum. Neresi olursa olsun.
Bir sonraki gün halamlar ''gün'' için toplanmışlardı. Onları ziyarete gittim. Bundan bir sonraki gün de bir başka çocukluk arkadaşım olan Uğur'un Beylikdüzü'nde olduğunu öğrendim. Ataşehir'de kaldığı evine doğru yola çıkmak üzereydi. Beni de davet etti. Ayın 26'sı ve 27'sinde Pendik'te bir otelde briç turnuvasında çalışacaktım. Hem Uğur'la vakit geçirmek hem de turnuvaya yakın Anadolu yakasında olmak için davetini kabul ettim.
Beklenmedik bir şekilde ayın 24'ü için de eleman lazım olduğu söylendi. Miraç'ın ve Caner'in reddetmesinin ardından Cenker'e haber verdim. Kabul etti ve birkaç saat içerisinde Beylikdüzü'den Ataşehir'e geldi. Birlikte işe gittik. Biraz bel ağrısı çektik ama güzel para kazandık. İş çıkışı Kadıköy'de Hazal ile buluştuk. Hazal İzmit'te okurken üniversite yıllarında tanıştığımız, sevdiğimiz bir arkadaşımızdı. Bizim Miraç'ın eski sevgilisiydi. Yemek, çay derken konu konuyu açtı. Epey keyifli vakit geçirdik. Metrobüste yollarımız ayrıldı. O Fikirtepe'de indi, biz Uzunçayır'da. Çok uzak olmasa da çok farklı olan hayatlarımıza doğru yol aldık.
Cenker'le gündüzden sözleşmiştik, akşam içelim diye. Tekelin önünde indik taksiden. Biraları alıp eve attık kendimizi. Birkaç bira sonra Cenker uyudu. Yorulmuştu. Uğur da ağır bir hastalık geçiren lise arkadaşı Hüseyin'in yanında refakatçi olarak kalmaya gitmişti. Geceyi orada geçirecekti. Ben ise gece geç saatlere kadar içtim. Hala uyuyamadım ve bir kez daha sordum kendime: ''Gecenin ortasında yapayalnızken seni yazmaktan alıkoyan ne?''
Mehmet
2020-09-27T22:02:10+03:00Teşekkür ederim hocam, eksik olma.