Sadece uyumak istiyorum.Uyanık kalmak canımı sıkıyor.Sadece saçma sapan kısa videolar izleyip vakit öldürmek hiçbir şey düşünmemek istiyorum.Hayat yine akıyor ve ben dışındayım gibi.Kendimi dışarıdan izliyorum.Kendimi silmek istiyorum.Hiç var olmamış olmak istiyorum.Sadece ölmek değil kendimi herkesten silmek istiyorum.Uzun zamandır olmamıştı bu his;geri gelmemişti.Şimdi neden geldi onu bilmek istiyorum.Kağıt kalem almak bile içimden gelmedi ilk kez buraya direkt yazıyorum.Nasıl geçecek ya da geçmesi lazım mı onu da bilmiyorum.Uzun zamandır cümle,yazım, anlatım kaygısı, tasarısı olmadan yazmamıştım.Biraz tuhaf geldi.Bilmem gereksiz bir uğraş gibi hissettim.Çoğu zaman aforizmaları ya da denemeleri tuhaf bulurdum.Hep bir şeyler kaçırıyormuş gibi hissederdim okurken.Sadece saatten,karanlıktan ya da günlük yaşantılarından bahseden yazıları demek istedim(demek istediğim ne aforizmaya ne de denemeye giriyor ama tam olarak neye karşılık geleceğine bkamayacak kadar yorgunum).Şey gibi olanlar “saat gece 10.Bir araba geçti az önce,sesini duydum.” Neden saat 10.Neden araba sesine dikkat etti o an?Sadece araba mı vardı gerçekten gürültü yapan?Mesela araba neyi temsil ediyor?Ya da etmeli mi?Bunun gibi şeyler yüzünden okuduğumu da anlamıyorum.Kafamın içi susmuyor.Birkaç aydır böyle değildi.Uzun zaman sonra ilk kez oldu.Tuhaf.Eskiden huzursuz etmeleri de tanıdıktı o yüzden kolay kaptırırdım kendimi.Beni kolayca yutardı.Uyuşuk,hisssiz olurdum hemencecik.Şimdi bir şey direniyor içimde ve bu yeni.Bununla ne yapmam lazım bilmiyorum.Bu sefer sesler,bu his tanıdık da değil gibi.Eskiden yağmur,kış bana huzur verirdi.Huzur da vermezdi de nasıl desem,hayatı kaçırmıyorsun;hızlı gitmene gerek yok.Her şey yavaş,herkes yorgun,günler kısa,herkes sadece evine gitmek istiyor.Sen zaten evdesin.Bir şey kaçırmıyorsun.Günler bile kısa,güneş çok çabuk batıyor,sokak lambaları daha hızlı yanıyor(ki bu imkansız ama bana öyle geliyor) Sen zaten evdesin.Bu beni sakinleştirirdi.Şimdi bu da olmuyor.Güneş görmek istiyorum galiba.Eskiden kışı,yağmuru,geceyi sevmek beni tatmin ederdi.Mutlu,huzurlu bilemem ama tatminkar.Severdim bu özelliğimi.Biraz da küstahçaydı galiba.Ya da şey gibiydi çoğu insan aşırı üzgün,bitkin,yorgun sanki zamanları hayatları ellerinden kayıyormuş gibi hissettiği içindi.Çünkü ben hep böyle hissederim.Bu zamanlar yalnız değilmişim herkes bu boşluğu hissediyormuş gibi gelirdi.Hayat herkes için kayıyor zaman herkes için boşa akıyor gibiydi.Ölmekte ve çürümekte olan tek ben değildim gibiydi.Ya da buna en yakın his, düşünce neyse onu herkes hissediyor diye düşünmek iyi gelirdi.Şimdi beni rahatsız ediyor bu.Şu an ilk kez.Galiba ben de hayatın içinde hissetmeyi başardım gerçekten bir süre de olsa.Çünkü bu hissin yabancı ve rahatsız gelmesinin bir açıklamasını bulamadım henüz.

Galiba yıllar sonra ilk kez birinci tekil şahıs kullanarak yazı yazıyorum.Günlük tutmayı çok oldu bırakalı.Hayatımın günleri yazmaya değecek şeyler değil gibiydi.Onun yerine fotoğraf çekiyorum bu aralar.Bu aralardan kastım en az 5–6 yıl.Yazdıklarım hep kendi iç sesimin sorduklarıydı çoğunlukla ama bunu başla birine aktarmak çok daha kolaydı ve daha net görebiliyordum olayı,hikayeyi.Bu geniş açıya sahip olmak da aşırı rahat ve özgür hissettiriyor.Ama kendim olarak bir günlük sayfası yazmak beklediğimden iyi geldi.Çünkü en son bir şeyler yazmamın üzerinden 2 ay geçti.Ara ara aklıma gelen cümleler-özellikle giriş cümleleri-fikirler,hangi isimsiz karaktere ne soru sordurtmalıyım sorularının cevapları vs harici hiçbir şey yazmadım.Bu durumdan rahatsızım.Çünkü uzun zamandır bir ayı aşacak kadar yazmaktan uzak kalmamıştım.Hatta bir ara yazmayı unutan bir yazar diye bir fikir bile geldi aklıma ama elim gitmedi.Elim uzun zamandır ilk kez buna gitti ve hala gidiyor.Aklımdan çok kelime akıyor.Biraz da kızgınım kendime.Kendimce bir yazı örüntüsü oluşturmuştum.Bunun dışına çıktım,kendi kuralımı bozdum diye sinirlendim ve ayıpladım kendimi bir yandan da.Yazı yazmak gibi sınırsız bir alana nasıl çit çekebilirmişim gibi düşündüm bilmiyorum.Oysa özgür olmak istediğimi söylerim hep.Annemden,herkesten,kendimden,zihnimden…Özgürlüğe bu kadar takık olup aynı zamanda korkmak neden anlamıyorum.Hep beyaz ve siyah gibi netlik arar gibiydim.Grileri az çok kabul ettim.Ama bu sefer de grinin tonu hep sabit kalsın belirsiz olmasın hep ben belirleyeyim istiyorum.Galiba böyleyim.Evet veya hayır sorularına sıkışıp kalan özgür olduğu hayaline inanan prangalı biri.Camdan bir odam vardı zihnimde.Oradan istediğim zaman çıkabileceğime artık inanıyordum ama galiba sadece orayı büyüttüm.Bu genişleme de bana maskeli bir özgürlük hissi verdi.Ayağımda pranga da var çünkü sadece yeni eklenen boş alanı izliyorum.Camdan olduğu için sınırlarını da göremiyorum.Yürüsem sınırını bulurum gibi de hissediyorum ama ayaklarım bağlı,bağlar da camdan göremiyorum galiba.Ya da camdan olduğu için odam var mı yok mu emin de değilim.Şey gibi aslında o oda yok,ama ben hala var sanıyorum.Ayaklarım da bağlı değil.Sadece oturup kurtarılmayı beklemek çok daha kolay geliyor.Annem gibi konuştum.

Bu yazdıklarımı Köse Saramago nasıl yazardı acaba?Yani bu hislere ve düşüncelere o sahip olsaydı ortaya nasıl bir yazılı eser çıkardı?Birden aklıma geldi bu soru neden bilmiyorum.Gerçekten her şey akıyor gibi hissettim.Dokunmatik ekran klavyede yazmaktan daha yakın bir kalem kağıt hissi veriyor galiba bana.Şu an yazdığım günlük sayfasımsı,1. tekil şahısla yazdığım yazıya ihtiyacım varmış galiba.