Tüm hikayeler şehre birinin girmesi ile başlamıyor. Nereden çıkardın bunu derseniz bir çok şehre girip çıkmışlığım var. Tabi hepsinin bir hikayesi de olmuyor. Şehrin kendisinin çok hikayesi olabilir. Birileri bir şeyler anlatır ya da bir fotoğrafa gülümsersin. Hangi şehre girip çıktığın önemli değil hikayenin içinde olup olmadığının da farkında değilsindir. Mesela cadde de yürürsün. Sen kalabalığın içine, kalabalık senin üstüne... Tıpkı bir Dostoyevski romanı gibidir o an cadde. Bir önceki sayfada tanırsın, bir sonraki sayfada ilk defa karşılaşmış gibi hissedersin. Çünkü çok fazla kahraman vardır. Kendini kaybettin sanıp bir dükkanda kahve içip biraz soluklanmak istersin. Başta şehre yeni girdin, hikaye başlıyor sandın. Kalabalıkta karakter karmaşası yaşadın. Acaba tekrar mı başlasam dersin oysa yorgunsun kaldığın yerden devam edersin. Başladığın işi bitirme dürtüsü yakanı bırakmaz bir türlü ya da aldığın rafa kaldırmakta bir seçenek bu romanı. Kahveni içer belki bir kaç sigara tüttürüp kalkarsın. Eve gitmek istersin rafa kaldırdığın kitap gözüne batacaktır. Şehre girdin hikayeni bir türlü kaleme alamıyorsun. Bir de bakmışsın gün bitmiş. Yarın bir şiir okurum dersin. "Bugün pazar beni ilk defa güneşe çıkardılar." Oysa sevgileri yarınlara bırakmışta olabilirsin. Kim bilir yolculuğa çıkma vaktin gelmişte olabilir. Ne de olsa şehre giren yabancı olmayı çoktan unuttun.