Epey bir zamandır bir şeyler yazamadım. Bunda klavyemin her zaman elimin altında olmayışının katkısı büyük. Bu demek değil ki bunca zaman yaşamadım. Neler yaşamadım ki? Şimdi bunların hepsini burada tek celsede anlatmaya kalkmak benim içinde zor. Zaten normalde fazlaca kopuşlar oluyorken kaseti geriye sararken parmağın tek turda size aktarabileceği belki şarkının nakaratı bile olmaz. Ama içimde uçan kelebekler ve dilimde dolanan şarkılardan uzun uzadıya nasibinizi alırsınız. Tabi benim istifadem sizinki kadar fazla olmamış olsa da bende uyandırdıkları anlatmakla bitmez. Bu heyecanlı hikaye bugünün konusu olmasa da bazı günler birbirini takip eden hadiselerin sonucu gibi olabiliyor. Bende yaşamış olduğum bu duygu ve düşünceleri fırsat buldukça sizlerle paylaştığım için ortaya karışık bir şeyler çıkıyor. Bu arada sizlerin ve benim kim olduğuma hiç bir vakit takılmadan bu macerada bir yol kat ettiğimizi görmek bana ilham olmaya devam ediyor. İşin cilvesi belki de bunun bir düzen dahilinde ilerlemiyor oluşu ile ilgili. Tıpkı ihtiyaç hasıl olmadan yazılmayan bir Dostoyevski romanı gibi. Tabi böylesi bir teşbihin siz değerli okuyucuların kafasını karıştırmada etkisine değinmiyorum bile. Lafı fazla uzatmadan tekrar aranızda olduğumu hatırlatmak maksadıyla uzandığım klavyemin başında uykumun geldiğini hissediyor ve hepinize iyi geceler diliyorum.