Bu gün eski işimden istifa edip yeni bir işe başlamak için sağlık raporu çıkarmaya gittim sabahın köründe. 600 lira ücret aldılar. Randevu ile gelen insanların önüne geçtim. Zaruretten dolayı verilen bir ücret ve zorbalık yaptıran bir düzen... Düşünsene paran yoksa veyahut borç verecek bir arkadaşın. Ne boktan bir durum, değil mi?

Hepimiz bu düzende aradığımız yeri bulmaya adanmış bir yaşantıya sahibiz. Mandıra Filozofu 2' deki replik geliyor aklıma. "Siz çocuk yapmamışsınız; proje yapmışsınız.". Belli bir yere kadar hepimiz proje olarak yetiştirilmiştik ya zaten. Bazımız sanat ile bile uyanamadı ki ben de uyanmışlardan olduğumu düşünmüyorum. Aynı ritmler, aynı kafiyeler, eski eserleri özümse ve daha mükemmelini, daha iyisini yap. Aynı durum "biznıs" arkadaşlarda da geçerli. Üretmediğin sürece seni yok eden bir sistem. Her şeyini kaybettikten sonra pes etme imkanı da sunmuyorlar. İntihar edeceğim desen hipokratlılar gelip ahiretten yakana yapışıp seni cesedine geri çalıyorlar. Etrafında olan insanlar, akrabaların seni yarışın içine katmaya çalışıyorlar. "bak şurada şu iş var; sen yaparsın.", "bak sen şiirden anlıyorsun, şu yarışmaya katıl; ödülü büyük.", "bak şuradan torpilimiz var; oraya sokalım seni."... uzar gider. Kendileri için yapmadıkları her şeyi başkası için yapmak isteyen bu kadar insan var madem neden bu sistem hakkıyla işlemiyor? Herkes birbirinin meramını halletmeye muktedirse eğer, neden bu kadar kırılmış bir düzene sahibiz? Anlamıyorlar değil mi? Kendi konuştukları dildeki kelimelerin anlamlarını dahi bilmeyen, teşbih, taşlama nedir ve nasıl kullanılır bilmedikleri halde, tonlamalarıyla, bakışlarıyla kendilerini aşikar edenler.

Neden bu kadar karamsar olduğumu merak eden arkadaşlarım çok fazla. Onlar da anlamıyor çoğu zaman;

"Karanlıkta kalan ruhlar, kendi ışıklarını bir güneş patlamasına benzer şekilde etrafa yayanlardır; geriye sadece kapkaranlık bir delik kalır, o da her umut ışığını karanlıkla tanıştırır."