Hayatımı 3 katlı bir apartmana benzetiyorum. En alt katında hayallerim var. Kendi işimi kurmak bunların en başında. Daha sonra karavanla farklı farklı koylara gidip kamp yapmak da büyük hayallerimin arasında. En çok da deniz kenarında bir ahşap evde oturmak... şöyle önünde ufak bir sandalı olsun... kendi kendime geçinebileceğim bir yer istiyorum. Tabii ki sevdiğim insanlarla birlikte olmayı isterim.


2. katında oturan ise şu anki zamanımdı. Kendime değer vermediğim, vaktimi boş geçirdiğim ve kendime saygı duymamaya devam ettiğim bu zaman dilimi bana pahalıya mal olacak. Bunu bilmeme rağmen hayatımda herhangi bir değişiklik yapmaya tenezzül bile etmiyordum. Hayat o kadar zor geliyor ki... Ama kaçırdığım bir şey var. Hayat sadece bana zor değil. Her insan benim çektiğim sıkıntıları çekiyor. Sorunlara bahane arayarak bir yola varamayacağımı yavaş yavaş anladım. 2. katta oturan aynı zamanda benim pişmanlıklarımdı. İlk katta oturan hayallerimden daha fazla pişmanlıklarım olması benim için hiç iyi değil. Ama bu katta daha fazla oturamayacaklar hepsini teker teker kovacağım.


3. katın ise balkonunda çiçekler açmış. Deniz manzaralı bu katta en güzel duygum, aşık olduğum ya da olacağım kişi oturuyordu. Saçları rüzgarın sayesinde dağılıyordu. Denize karşı oturmuş şarabını yudumluyordu. Bir de en sevdiğimiz şarkıyı söylüyordu. Ah güzel kadın, ben içimde bitmemiş bir sevdanın gürültüsüyle uyanıyorum her sabah. Neredesin? Dönecek misin? Yoksa daha hiç uğramadın mı bu apartmana? Sabah kahvaltıyı da hazırlamış, en sevdiğim kaşarlı omleti sanki bir tek o güzel yapıyordu dünyada. Yemin ediyorum gözlerinin mavisine ne kitaplar yazılırdı. Bunları yazarken bunların da bir hayal olduğunu fark ettim. 3. katta kimse oturmuyor, orası bayağıdır boş, kimse de uğramıyor. Kimse bir türlü gelemedi oraya, sevemediler. Olsun, belki kedilerimle yerleşirim oraya... Kim bilir, belki de orası benim yalnızlığımın yeridir.