Beni bilmiyormuş gibi davranamazsın.
Benim çünkü her lokmanın tadının farklı olduğunu hatırlatan sarhoşlara, barlardan ya da meyhanelerden çıkıp da gece yarısı gidilen o çorbacılarda.
Benim, kaç gece istihare namazları kıldığımı dile getiren; niye bu şehirde kalmakta bu kadar direttiğimi soran ama cevabını versem de anlamayanlara. O zaman bağnazlıkla itham edilen de benim. İthamlara gülümseyen de benim.
Beni tanımıyormuş gibi davranamazsın.
Regl kanım topuklarıma kadar akar sadece erkeklerin olduğu bir mecliste, gözümün içine en dik bakanından bir ıslak mendil rica ederim. Acele etmem sonra, yavaş yavaş silerim.
Beni görmüyormuş gibi bakamazsın.
Benim ben, evet, korktuğun her şeyim.
Nasıl böylesi kötüyken böyle iyi olabilirim?
Tüm bu ahlaksızlık ve namusu nasıl aynı anda bünyemde barındırabilirim?
Orospuyum, bakireyim, şeytanım, meleğim, bir kanalizasyon borusundan tırmanıp cennet bahçelerine çıkabilirim. Ağaç girmemiş ormanlarda kendime bir saray edinebilirim. Bataklığın dibine kadar girebilirim ama yüzüm temiz kalır. Kafandaki küçük kutulara sığmaz hiçbir şey, böylelikle adım kalır sende de.
Sadece adım.
Aynanın arkasında ağlar ruhum bir gözün değebilişini özlemekten.
Sorularını kendine sakla, zaten yoruldu kulaklarım.
Aslın aslımı bilmez, ne kadarsan o kadarım.