Gün gece yarısını devirmiş. Yarın artık bana bugün olmuş. Sahi şimdi ne kaldı onun umudunda geriye? Yıl bitmiş bir ayın sonunda, öncesinde yok böylesi telaş. Gün, yarısını geceden almış. Güneş doğmaya görsün, vakitten ne kalmış geriye. Bir yolculuk var içimde uzaklara gitmeye teşne. Biletler kesilmiş şafak vaktine. Dur demiş sisli ve soğuk hava nereye? Telaşım artmış yine geç kalacağım diye. Nereye yetişmem gerekiyor? Kendime kalan zamanı kaçırmamak çırpısı bu. İzin, tatil adına ne dersen de. Her şeyden arta kalmış zamanda yine seni bırakmıyor geç kalma telaşı. Bir uçak, çökmüş sisten kalkamıyor. Oysa bulutlar arasında süzülürken nasılda meydan okuyor. Ertelenen her şey açığa alınsa, biletler gibi. Sevmeler, aşklar, sohbetler mesela. Bitmeyen bir zamanda, evet şuan da bu açığı kapatabilirim diyebilsek. Gece yarısını geçti mi gün başlamasa. Güneşin doğumuna kadar bir günü yarılamasak. Haziranın ilk gecesini de coşkuyla karşılasak. Bir burukluk olmadan, sıcaktan terlemeden, günü daha erkene aldığımız bir vakitte tüm sevdalara, hasretlere kavuşsak. Açıkta kalan üstümüz olsa. O da hava sıcak diye. Telaşsız uyansak, gözümüzü birlikte açsak. Güneşi dudaklarımızın arasında karşılasak. Kahvaltı masasını ithal çiçekler değil de kır papatyaları süslese. Hem haziranlar açığa alınmaz. Belki saksıyı sevmez papatyalar. Ama şimdi ayaklarımızın altına serilen yapraklar, içimizi üşüten soğuğa meydan okurcasına savuruyor kendini. Hızlı adımlarla evimize dönüyoruz. Atkımızı boynumuza sıkı sıkıya sarıyoruz. Üstümüz açılınca örtülmüyor. Gün hızla ilerliyor. İptal olan biletlerin yerini yenisi aldı. Takvimden koparılan yaprak son artık. Bir seyahate çıkıyorum. Valizim yok küçük bir çanta ile haziranı özlüyorum.