Kafka’nın Milena'ya Mektuplar'ı vardı, benimse kendime yazdığım gün batımı sanrıları. Kafka’nın Milena'ya uzak olduğu kadar uzağım kendime ve kendimden parçalara. Ruhumu sanki 5 parçaya bölmüşüm. Her biri bir yerde. Kimi başka şehirde kimi yani başımda, kimi telefondaki bir fotoğrafta. 5 parçaya bölmüştüm ruhumu, 5 asırdır sanki uğraşıyorum bir araya getirmeye.
Önce yaşadığım topluma yabancılaştım, sonra sevdiklerime. En son kendime yabancılaştım ki bu süreçlerin en sancılı olanıydı. Hayat… Hayat bir rol yapma sanatıydı. Öyle olmalıydı. Aksi acı, aksi ızdırap. 32 yaşımın arefesinde 32 farklı karakter bulunduruyorum beynimde. Hepsi tanıdık, hepsi yabancı. 32 farklı yerimde bıçak darbesi var. 32 farklı kişiden. Çoğu kabuk bağladı, azı sızlıyor, biri kanıyor.
Kan kaybından ölmüyor insan da ruh kaybından ağır ağır azalıyor.