Sonunda eve gelebilmişti. Ağır adımlarla girdi kapıdan. Neşeli duruşuyla dünkü şiddetli kavga hiç olmamış gibi duran ailesine selam verdi ve odasına yürüdü. Yavaşça çıkardı kıyafetlerini ve banyoya girdi. Tüm kirlerden, umutsuzluklardan, korkulardan ve kederden arınmak istercesine akıttı suyu kafasından. Daha sonra odasına tekrar girdi ve yine yavaşça giyindi kıyafetlerini. Yatmaya hazırlandı. Gün onu yormuştu. O çok yorulmuştu. Tüm bu kavgalardan ve umursamazlıktan. Sahi insanlar nasıl bu kadar unutkan olabiliyordu? Tüm tartışmaların ardından birbirlerine nasıl gülümsüyorlardı? Peki ya kırılan kalpleri, onlar nasıl izin verebiliyordu buna? Düşünceler içinde eline tarağını aldı. Hayatın sillesine uğramış kısacık saçlarını tararken artık düşünmek istemiyordu. O da bazı şeyleri anlamıştı sanki. İçine doğmuştu kurtuluş. Son kez taradı saçlarını. Uzandı yatağına ve hazırlandı mutlak sona. Son kez kapadı yorgun gözlerini. Arkasında hiçbirşey bırakmadığından emin. Ve kendisini bekleyene bıraktı kendini. Huzura kavuşuyordu. Bunu hissediyordu. Daha fazla acı yoktu artık onun hayatında. Sahi bir hayatı olmuş muydu ki. Sadece kendinden istenenleri yapmış ve görevini sonlandırmış gibi hissediyordu.Tanrı ona acımış olmalıydı. Artık geriye yatakta boş bir beden kalmıştı. Acılarından arınmış huzurlu bir beden...